14 Temmuz 2011 Perşembe

Uzak Doğu'da: 28 Haziran, Pattaya- Tiffany Show, Pattaya Geceleri


















































































































































































































































Aldığımız paket turlardan biri de Tiffany Show biletleriydi. Bu tarz gösteri yapan bir de Alcazar var ama bizim turcu kızımız Tiffany’i tavsiye ettiği için biletleri ona aldık. Yanlış hatırlamıyorsam 500 baht gibi bir fiyatı vardı. Show’u balkondan izledik. Birtakım ünlü yıldızların taklitleri, showlar, gösteriler, mini skeçlerle hayli hareketli ve renkli bir gösteri oldu. Çok şaşırtıcı ya da etkileyici diyemeyeceğim ancak gelmişken buranın ünlü bir gösterisiymiş madem izleyeyim derseniz gitmenizde fayda var.
Tiffany Show sonrası biraz alışveriş için dolaştıktan sonra Pattaya’nın gece hayatını keşfe çıktık. Ekibimiz yine iki kişi: Selda ve ben.
Öncelikle gece hayatının biraz daha hareketlenmesini ve vaktin ilerlemesini beklerken Hilton Oteli’nin altında bulunan Ziko’s’ta oturup birer cosmopolitan içtik. Ziko’s’u biz çok beğendik, oldukça kaliteli ve hoş bir mekan. Kokteyllerin fiyatı 200 ila 280 baht arasında değişiyor. Sessiz, sohbet için uygun bir yer ancak gece 12’de kapatıyorlar. Ziko’s sonrası turcu kızımızın tavsiyesiyle Walking Street’e gittik. Walking Street sahil yolunun sonunda trafiğe kapatılmış ve her nevisinden eğlence mekanının bulunduğu bir sokak. Sokağa girişte solda adı yine Walking Street olan ve kocaman bir kırmızı arabayı duvara monte ettikleri bir mekânda eğlenceye devam ediyoruz, turcumuzun tavsiyesi. Bir tarafta yüksek volümlü müzik, dans eden eğlenen insanlar, bir tarafta kalabalık ve bir tarafta bilardo oynayan insanlar…
Pattaya’da gece hayatıyla ilgili bir diğer klasik de çoğu kadının ve erkeğin aradığı maceralara dayanıyor. Mesela rahatlıkla bir erkek size eliyle uzaktan gel gel yapıyor, siz de yanına giderseniz geceyi birlikte geçiriyorsunuz. Para karşılığı birileriyle olmaya gerek yok, herkes kendi piyasasını kurmuş durumda, turistler arasında da gayet güzel bir arz-talep dengesi var. Örneğin Walking Street adlı mekanda bilardo masaları sırf bu amaçla konulmuş gibi. Süslü püslü kızlar, bir erkeğe yaklaşıp beraber bilardo oynamayı teklif ediyor ve birkaç atıştan sonra hedef 12’den vurulmuş oluyor!
Biz iki kız ise buralara sadece gözlemci olarak katıldık! Aslında az da tacize uğramadık. Ortalıkta bizim “amele” diye tabir ettiğimiz sayısız tip var. Örneğin Hintliler. Hepsi mutlaka üç kişiden fazla bir erkek grubuyla aç aç çevrelerine bakıyorlar ve sizde bir “aranma” belirtisi olmamasına rağmen şanslarını deniyorlar. Satıcıların ve mekan sahiplerinin ısrarlarını söylemiyorum bile!
Walking Street sonrası sokak boyunca yürüyüp çevreyi keşfettik. Lise üniforması, polis üniforması, denizci gibi çeşitli konseptlerde kızları giydirip mekanların önüne dikmişler, müşteri çekmeye çalışıyorlar. En ilginci de gay’lere hitap eden “Guy Club”tı. Tabi kapkara perdeleri belli bir saatten sonra sıkı sıkıya kapanıyor.
Walking Street’in en sonunda yolun bittiği yerde Mixx isminde bir disco yer alıyor. Mekanın iki ayrı salonunda iki ayrı eğlence sürüyor. Öyle ilginç ki, salonun birinde Asyalılar her yerde, diğerinde Avrupalılar ve bolca kalite farkı ortada… Bir de iktisat derslerine konu olacak piyasa ortamı tabi!
Go go clublar, streaptease barlar, discolar, kebapçılar… Ne ararsan var burada. Ancak tabi hepsi testerona hizmet eden yerler değil, örneğin canlı müzik yapan şahane gruplar var Pattaya’da, metal, rock, jazz, blues... Pek çok mekanda karşımıza çıktılar. Örneğin son durağımız böyle bir grubun çaldığı Torus oldu. Jazz müzik çalan bu grubu dinleyip açık havada birer blue margarita içtikten sonra bol tacizle Walking Street’in başına tekrar geldik ve bir kadın sürücünün kullandığı taksiye binerek otele yollandık.
O arada taksici yanımıza iki erkek ve bir ladyboy daha aldı! Kendi aramızda Türkçe konuşurken erkeklerden biri “Azeri misiniz?” diye sordu, biz de “hayır Türküz” diyince, diğer erkek kırık Türkçesi’yle “Ben de İran Azerisiyim, 6 yıl İstanbul Merter’de konfeksiyon atölyesinde çalıştım, sizin paralar çok kalabalık, milyonlu, 600 milyondu benim maaşım, Barış Manço’yu çok severim, ‘Kurumuş bir çiçek buldum, mektupların arasında’” diye bizi bir lafa tuttu ki oteli kaçırdık! Numunelik desem o kadar, iki erkek, biri Barış Manço hayranı bir Azeri, bir travesti ve biz, sabaha karşı dünyanın öbür ucunda bir takside… Hayatta daha neler görmek var???































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder