21 Şubat 2012 Salı

Portakallı no-bake cheesecake





Bu hafta annemin günü dolayısıyla iki adet tatlı yaptım, birisi daha önce Güllerde geçirdiğimiz yılbaşına yaptığım balkabaklı kestaneli pasta, bir diğeri de portakallı cheesecake oldu.


Balkabaklı pastam hanımlardan çok övgü aldı. Cheesecakim de öyle.


Cheesecake bildiğimiz cheesecakelerden farklı olarak bu kez pişirilmeden yapıldı.


No-bake dediğimiz cheesecake'in kıvamı pişenlere göre biraz daha cıvık olduğundan cheesecake tabanını kalıbın içinde tıpkı bir tabak gibi şekillendirdim, ancak piştiğinde hacmi küçüldüğünden biraz daha daraldı ve istediğim işlevi görmedi ancak yine de tadı gerçekten harikaydı.



Cheesecake'in kremasına gelince önce benmari usulü bir tencerede karışımı hazırlayıp daha sonra ateşin üzerine alınarak yapılan ve uzun süre kol gücüyle çırpmayı gerektiren bir hayli zahmetli bir tarif oldu, değer mi derseniz, bence değer! Gerçekten pişirilen cheesecakelere göre daha lezzetli ve Türk damak tadına daha uygun. Ayrıca kıvama getirmek için jelatin gibi katkı maddeleri kullanılmıyor sadece yumurtayla bu forma getiriliyor.


Bu cheesecake benim daha birçok kereler yapacağım bir şey gibi geliyor!

13 Şubat 2012 Pazartesi

Şeker Hamurlu Muzlu Pastam









Bu hafta iki ilki birden deneyerek pastalarıma bir yenisini daha ekledim. Pastam muzlu bu kez, hep denemek istiyordum, kısmet bitanecik yemek hocamız Seher ablayaymış:)



İki yıl önce Gül ile yemek kursuna gitmiştik, ama bu bildiğiniz kurslardan değil, 8 ay sürüyor ve kursta su böreğinden, tas kebabına, ezmeden, pastaya kadar bir sürü şey öğreniyorsunuz. Hem de hoca yaparken siz izlemekle kalmıyorsunuz, kendiniz yapıyor, pişiriyor ve evinize götürüyorsunuz. Seher abla da bizim oradaki öğretmenimizdi. O güne kadar herhangi bir yemeği bile yapmamış olan bize çok destek oldu ve cesaretlendirdi, sonunda bizim de pastacılık diplomamız oldu. Aynı zamanda Seher abla gibi aklıbaşında, sıcak, bazen dost, bazen abla olabilen, dünyada tanıyabileceğimiz en ince insanlardan birini kazanmış olduk. Bu ince insana bir doğumgünü sürprizi hazırladık ve pastayı ben yaptım. Hediyesini aldık, Gül de çiçekleri aldı.



Mekan olarak Tunalı'daki Botanica'yı seçtik. Mekan çok güzel, fiyatları uygun, gidilesi bir yer ancak bizi rezervasyon sahipleri gelecek diyip kaldırmaları hiç hoş olmadı.



Neyse pastamıza dönersek muz tatlı bir meyve olduğundan pandispanyasını portakallı yaptım, krema da, pandispanya da Cenk üstadın tariflerinden ve gerçekten cafefernando.com'da her ne tarif varsa bire bir uygulayın, sonuç daima mükemmel demekten kendimi alamıyorum.



Yalnız kremayı muzlu yapmak benim fikrimdi. Buradan şunu da tecrübe ettim, muz pastada zor bir meyve. Bir kere kararma problemi var, ayrıca biraz kremayı cıvıklaştırıyor ve tadı çabuk bozuluyor.



Seher ablaya bu sorunları anlatınca meyve jölelerinden kullanmamı ya da muzları kremaya katmadan kremanın üzerine dizmemi tavsiye etti. Ben katkı maddeli şeylere karşı olduğumdan ikinci yolu seçeceğim bir dahaki sefere.



Yine de pastam tam not aldı! Ben de kendi adıma tadı en iyi olan pastamdı diyebilirim:)



Şeker hamuruna gelince daha önce kurabiyede denemiştim, pastada ise hiç denememiştim. Açması şekillendirmesi oldukça zevkli ve pratik, kurabiye kalıplarımla hızlı hızlı bir sürü kelebek figürü kesip onlarla yeniden süsledim. Sanırım en kısa zamanda Pastacılık Dünyası'na gidip bir sürü renkli hamur alacağım! Seviyorum ben bu işi!












6 Şubat 2012 Pazartesi

Büyük Tiyatro'da Genç Osman




Genç Osman birkaç sezondur Ankara Devlet Tiyatroları'nda oynayan ve hayli ilgi gören bir oyun. Ben iki sezondur bilet bulamazken bu sene tesadüfen, hem de iyi bir yerden bilet bulunca kaçırmak istemedim. Bu pazarı Büyük Tiyatro'da Genç Osman'ı izleyerek geçirdim. Bu arada üzücü bir gelişme: Büyük Tiyatro artık o kadar da büyük değil, salonun arka tarafını kesmişler, yaklaşık 15-20 sıralık küçücük bir salon kalmış, balkon kısmına ise bakamadım. Ancak salonun eski ihitaşamı kalmamış ne yazık ki...



Oyuna gelirsek yenilikçi ve genç bir padişah olan II. Osman'ın taht serüvenini anlatan oyun iyi kurgulanmış, sıkmayan, hareketli bir yapıyla izleyiciye sunulmuş. Ses ve ışık efektleri oyunun etkileyiciliğini artırmış, özellikle Sipahibaşı rolündeki Tolga Tuncer ve kısa bir rol de olsa Sultan Mustafa rolündeki Nejat Armutçu hemen fark ediliyor, oyunculuklarına diyecek söz yok. Oyun etkileyici bir finalle sona eriyor. Ne diyelim bu kadar ilgi görmesinin, yıllardır bilet bulamamamızın nedeni varmış demek ki!



*Fotoğraf oyunun afişidir, devlet tiyatroları sitesinden alınmıştır.

1 Şubat 2012 Çarşamba

Frambuazlı Pasta












Denemelerim devam ediyor. Bu hafta biraz geciktirdim çünkü bugün babamın doğum günü ve ben bu özel günün şerefine bir şeyler yapmak istedim. Babam çikolata sevmeyen biri olarak sürekli başka bir şey yap diye bana önerilerde bulunuyordu, işte bu söz üstüne hem frambuazlı krema denememi gerçekleştirdim, hem butter cream denemesi yaptım, hem de daha önce balkabaklı pasta denememde pandispanyanın kuruluğuna karşı bir deneme yapmış oldum. Frambuaz marketlerde satılan dondurulmuş frambuazdan, içine biraz pudra şekeri katıp çok hafif ezdim ve daha sonra pasta kremamla karıştırdım. Butter cream genellikle kaplama olarak kullanılan nispeten cıvık yapısı nedeniyle pastanın kurumasına engel olan ve aynı zamanda süsleme için zemin hazırlayan bir krema, tereyağı ya da margarinle yapılıyor ancak evde tereyağı az olduğu için benim buttercreamim çok az oldu ve pastanın üzerine ve yanlarına zar zor yetişti. Pandispanyanın kuruluğu ise fırının alt rafında bir tepsi unutmam dolayısıyla kendiliğinden çözülmüş oldu, böylece kekim daha az pişti, kurumadı ancak her ihtimale karşı ben kekimi ıslatmayı unutmadım.



Pastanın üzerini hindistancevizi ve frambuazla süsledik. Ve bu pastayı 5 yaşındaki yeğenim canım Ata'mla yapmak da ayrı bir keyifti, frambuazların yarısını mideye indirip kapların dibinde kalanları yalaması haricinde!