14 Temmuz 2011 Perşembe

Uzak Doğu'da: 27 Haziran, Ayyuthaya



















































































































































































































































































































































































































































































































































PS: Valizim bugün de yok!
Tayland seyahatimiz öncesi yaptığımız araştırmalarda turistik amaçtan ziyade gezgin bir ruhla gezen bazı insanların yazılarını okuyup Ayyuthaya’yı mutlaka görmelisiniz önerilerini dikkate aldık ve Yüzen Çarşı’ya gitmek yerine Ayyuthaya’ya gitmeye karar verdik.
Ayyuthaya Siam’ın eski başkentlerinden birisi… Bangkok’a yaklaşık 90 km uzaklıkta. 18. yüzyılda Burmalılar’ın saldırısına uğruyor ve tüm tapınaklar yakılıyor, harap ediliyor, Buda heykelleri kırılıyor. Fotoğraflardaki viranelik insanı etkiliyor, bir de kendi gözümüzle görelim istedik.
Bir önceki gün Kanal Turu’nu satın aldığımız tur şirketinden Ayyuthaya turunu da satın almıştık. 2000 baht fiyat verilmesine rağmen Türk olduğumuz için, duvardaki nazar boncuğunu göstererek 1980 bahta indirdiler fiyatı.
Sabah 6.15’te otelimizden özel bir minibüsle aldılar. Minibüs öyle konforlu ve güzeldi ki bir an Ayyuthaya’ya kadar bununla gideceğimizi düşünüp zevkten dört köşe olduk ama daha sonra bizi otobüs durağı gibi bir yerde bırakıp kırık dökük bir otobüsü göstererek bununla gideceksiniz dediler! Hayal kırıklığını düşünün, attan inip eşeğe bindik resmen!
Otobüsün hareket saatine neredeyse 1 saat olduğu için civarda biraz dolaştık. 7- Eleven’dan bir şeyler aldık. 7- Eleven Tayland’ın en büyük market zinciri… Yasin’in yorumuyla: “Bu 7-Eleven’ın sahibi bayaaa bi zengindir!” Bu arada bir dipnot: Daha ucuz telefon görüşmelerini de 7-Eleven sayesinde yaptık. Yaklaşık 250 bahta Happy Card ismindeki hattı ve içerisinde yüklü bir miktar krediyi aldık. Daha sonra da 50, 100, 200 bahtlık kontör kartlarından alarak görüşmelerimizi yaptık.
Otobüse çok değişik ülkelerden bir sürü turist gelmeye başladı ve bu arada bir görevli de bekleme süremizde bizi oyalamak amacıyla olsa gerek beş dakikada bir “tuvalete gitmek isterseniz içeride” diye uyarılarda bulundu, aramızda espri malzemesi yaptık bunu, tabi bizden başka Türkçe bilen de olmadığı için açık aleni geyik muhabbeti yaptık. Bir otobüs dolusu her neviden, her milliyetten turist ve şeker gibi Tayland’lı bir rehberle yola çıktık.
Eski saraylar, tapınaklar ve ağaca oyulmuş Buda silüetini gördük. Yol boyunca, yanda yörede daha önce Wat Tramit’te gördüğümüz kubbeli anıt mezarlara rastladık, hani şu her birinin altında anısına yapıldığı kişinin külleri bulunanlar. Rehberimiz bunları “çedi” diye telaffuz ediyordu.
Buda kültürü, geleneğini görmek, anlamak için Ayyuthaya, Bangkok şehrinin merkezinden çok daha iyi bir fikir bence. Ancak Ayyuthaya’da geçen günümüzün sonunda çediler, Budist tapınakları ve Buda heykellerine gözümüz fazlasıyla alıştı. Artık ihtişamlı ve şaşırtıcı görünmemeye başladı, insanoğlu nankör!
Ayyuthaya’dan Bangkok’a dönüşümüz ise tekneyle oldu ve öğle yemeğimizi de teknede yedik. Bu da tura dahil… Teknedeki yemek açık büfe de olsa, pek damağımıza uymadı. Biz de yine ananas ve karpuza talim ettik. Çay kahve servisi ise memnun ediciydi. Bir ara teknenin güvertesine çıkıp oturduk ve Muson yağmurları ile neyi kastettiklerini o zaman anladık.
Tayland’da hava hep nemli. Bazen yağmur atıştırıp geçiyor. Ancak rahatsız edici ya da insanı sırılsıklam yapacak boyutta bir yağmur değil. Gitmeden önce yaptığımız araştırmalarda yağmurların şiddetinden bahseden yazılar okumuştuk ve kast ettikleri bu muymuş demiştik. Ancak teknede nasıl bir yağmurdan söz ettiklerini anladık. Şakır şakır yağan bu yağmur insanda ıslak, soğuk bir his yaratmıyor, hatta çok çok şiddetlenene kadar altında oturup haritamızı incelemeye ve planlarımızdan bahsetmeye devam ettik, ne zaman ki bardaktan boşanırcasına yağmaya başladı, teknenin saçaklarına sığındık, şiddeti iyice artıp saçağın altını bile ıslatmaya başladığındaysa içeri girdik. Çay ve kurabiye servisi eşliğinde yağmuru izleyip teknenin tadını çıkardık. Tekne bizi Çin Mahallesi’nde, sabah aldıkları noktada bıraktı ve turu tamamlamış olduk.
Tayland’daki tur şirketleri, hizmet sektöründe hizmet veren pek çok işletme gibi oldukça güvenilir ve ucuz. Daha sonra Pattaya’da da test edip onayladık. Kendi imkanlarınızla gezemeyeceğinizi düşünüyorsanız mutlaka bir tur şirketine başvurun ve pazarlık yapmayı unutmayın!






























































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder