28 Aralık 2012 Cuma

Şimdiye kadar gördüğüm en kuzey şehir: St. Petersburg!


Moskova'dan yerel havayolu şirketiyle 1 saatlik uçuşla St. Petersburg'da aldık soluğu.

St. Petersburg Çarlık Rusyası'nın başkenti olarak Moskova'dan farklı bir havayı solutuyor insana. Tıpkı bizim İstanbul-Ankara gibi eski yönetimin hükümsüzlüğünün altını çizmek için başka bir şehir başkent yapılıyor. St. Petersburg bu nedenle Moskova'dan daha sakin, daha nostaljik.



Mayıs ayı ve Kuzey Kutbu'na epey bir yaklaşmış olmamıza rağmen şansımıza hava hep 20 derecelerin üzerindeydi, azıcık güneş görünce açılıp saçılan Kuzeylilerin fotoğrafı bu da :)

Metro ağı Moskova'daki kadar geniş alana yayılmış durumda değilse de aktarmalarla, otobüs, minibüs ve banliyö trenleriyle istediğiniz her yere ulaşım ucuz ve kolay.

Baltık Denizi'ne bağlanan Neva Nehri ve St. İsaac Kilisesi şehrin görülmeye değer yerlerinden.





Panoramik turla şehrin görülmeye değer yerleri tadımlık olarak sunuluyor ve güzel bir hediyelik eşya dükkanından alacağımız hediyelikleri alıyoruz.

Şehrin hükümet meydanı denilen Neva nehrine paralel kıyısından yürüme mesafesiyle gezilecek yerlerin geneline ulaşılıyor. Hermitage Müzesi, Yeniden Diriliş Kilisesi, St. İsaac Kilisesi, Peter&Paul Kalesi, Kazan Katedrali, 1. ve 2. Dünya Savaşları'nda kullanılan Avrora Gemisi... Yine burada Neva Nehri'nin kanallarında tekne turu yapmanız için bir sürü yer de mevcut.








İşte Yeniden Diriliş Kilisesi'nin önünden ve arkasından görüntüler.









Hükümet meydanı ve Hermitage Müzesi. Hermitage Müzesi'ni gezmek saatlerinizi alabilir. Genellikle önceden randevu ile bilet alınıp saatli olarak geziliyor. İçeride beni en çok etkileyen Leonardo Da Vinci'nin bir Hz. Meryem portresi idi. Ne yandan baksanız, gözleri size bakıyormuş gibi görünüyor. Hermitage Müzesi'nde Leonardo Da Vinci'nin altı adet eseri bulunuyor. Bunun yanında Çarlık Rusyası'nın sarayı olan Hermitage, o dönemin saray eserlerinin de sergilendiği bir müze. St. Petersburg'un gezilmeden dönülmemesi gereken yerlerinden.








Yabancı ülkelerde en kıskandığım şey bu kocaman meydanlar... Kaykayla, faytonlarla gezenler, bisiklet turları atanlar, aylak aylak yürüyenler, şehir trafiğinden bunalmış yayaların nefes alma noktaları... Bir de böyle enteresan ulaşım araçları görünce iş daha da zevkli hale geliyor.







St. İsaac Kathedrali'nin dışarıdan görünüşü, St. Petersburg'un St. İsaac Kalesi'nden görünüşü.


Kazan Katedrali










Tekne turundan yakalayabildiğim kareler de bunlar.






Peter&Paul Kalesi de şehrin hemen her yerinden görünen sivri ve altın kaplamalı kubbesi ile dikkat çekiyor. Küçük bir adacık üzerine kurulan bu kale, aynı zamanda Dostoyevski, Lenin, Gorki, Troçki gibi isimlerin de zamanında "misafir" edildiği eski bir hapishaneyi de barındırıyor ve gezmek isteyenlerin ziyaretine açık.

St. Petersburg şehir merkezinde Dostoveyski Evi de görülmesi gereken yerlerden ben sadece dışarıdan gördüm ama her gezi rehberinde ziyaret edin diyorlar.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder