5 Aralık 2012 Çarşamba

Bir kırmızı gül dalı eğilmiş üstüne... Nazım Hikmet'in Mezarındayız!

İlk durağımız Nazım’ın mezarı olacak.




Elimizde metro haritası, bir de Moskova haritası düştük yollara. Bizim rehber “kaybolursunuz, gezemezsiniz, burada kolay değil” diyor, biz “haritamız var” diyoruz, “taksiler çok pahalıdır, trafik berbat” diyor, “metroyla gideceğiz” diyoruz, “metroda kaybolursunuz” diyor, “biz çalıştık” diyip üzerine notlar alınmış metro haritasını gösteriyoruz. En sonunda “kril alfabesini bilmiyorsunuz” dedi, ona da çıkarıp kril alfabesinde harflerin karşılığı olan notumuzu gösterdik. En sonunda pes etti.

Çıktık otelden, doooğğrruuu en yakındaki metro istasyonuna. Tam sabah işe gidiş saati, kalabalık, kim kime, dum duma, sürekli koşturmaca var. Soru soruyoruz, İngilizce anlamıyorlar, bilmiyorlar. Anlayanın da İngilizcesini biz anlamıyoruz. Bilet alacağımız yeri bile bulmamız zaman alıyor, bu esnada ben içten içe galiba burada yapamayacağız diyorum. Çünkü Selda ile daha önce Viyana ve Prag’ta kendi kendimize gezmenin gözüne vurmuş tiplerdik. Canım sıkılıyor ama gezi arkadaşıma da yansıtmak istemiyorum. Bileti alıp metroya biniyoruz. Diyorum ki en kötü otelin durağını biliyoruz, beceremezsek biner otele geri döneriz, yarın da turdakilerle geziveririz.

İnternet araştırmalarımız doğrultusunda Novodeviçi mezarlığına gitmemiz için inmemiz gereken durakta iniyoruz, belki 15 kişiye soruyoruz, Novodeviçi dedikçe anlamıyorlar. Mezar diyoruz, Nazım diyoruz, yok! Orada da müthiş bir moral bozukluğu… Sonra birden kafamda bir ışık yanıyor. "Selda ver bakalım şu Kril alfabesini" diyorum, Novodeviçi’yi Kril afabesine göre harf harf yazıyorum, ilk gösterdiğimiz kişi hemen yolu tarif ediyor. Pek anlamıyoruz ama yine de moral bozukluğumuz geçiyor. Sonra ufukta bir Radisson Otel görüyoruz, hemen gidip oranın lobisindeki kurtarıcımızdan harita üzerinde tarif etmesini istiyoruz… Veeee başarıyoruz!






Mezarlığa doğru giderken karşımıza çıkan Novodeviçi Manastırı’nı bol bol fotoğraflıyoruz. Veee mezarlığa ulaşıyoruz. Hah tamam şeytanın bacağını kırdık derken bu kez de Nazım’ın mezarını bulmak bir zulüm! Dönüyoruz, dolaşıyoruz yok! Bir kroki, ne bileyim bir liste filan olmalı ama biz göremedik. Sonunda bir kadına rastladık sorduk, kadın “çok güzel bir anıt” diyerek bize Nazım’ın mezarına kadar eşlik etti. Nazım’ın hemen yanında da Vera uyuyor.





Novodeviçi mezarlığı ünlü sanatçılar, devlet adamlarının mezarlarının bulunduğu bir mezarlık, tertemiz, yemyeşil ve huzur dolu… Ve birçok mezar taşı sanat eseri misali.

Mezarlıktan çıkıp en yakın metro istasyonuna doğru yürüyoruz, aklımda Nazım'ın dizeleri: "Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni, uyarına gelirse, tepemde bir de çınar olursa, taş maş da istemez hani"... Diyorum ki "boş ver Anadolu'yu usta, orada mezarına bile rahat vermezlerdi, burada tertemiz, saygın bir mezar belki de daha iyi, memleket de senin bildiğin memleket değil zaten..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder