16 Kasım 2012 Cuma

19 Eylül, Bali'de Tam Gün Bir Tur

Havaalanı transferimizi yapan Reno ve arkadaşı bizi sabah 8.30’da almaya geldi. Bu tur için 114 dolar ödedik. Rahatlıkla söyleyebilirim ki Bali’de moralimizi bozmayan tek gezimiz bu oldu, diğerlerinde hep bir kazıklanma eğilimi ve istediğini yapamamanın verdiği hayal kırıklığı yaşadık.




Arabada bile tanrıya sunulan yemekler var ve Reno tabağın kuzeyine şu renk yemekler şunun için konuyor, güneyine bu renk yemekler bunun için konuyor diye açıklamasını yapıyor. Enteresan bir süsleme teknikleri de var.

İlk olarak geleneksel Bali gösterisi Barong dansını izlemeye gidiyoruz. Yaklaşık bir saatlik bu gösteride yine o meşhur çınçın müzik fonda ama bu kez canlı olduğu ve teatral bir gösteri eşliğinde sunulduğu için daha katlanılır.



















Gösteri sonrası Bali’nin gümüş, ahşap işçiliği ile meşhur atölyelerine uğradık. Burada ilgili çalışmaları görüp showroomunu gezdik. Gerçekten bir sanat olduğu ortada muhteşem eserler var ancak alınmaya değer büyük parçalar için 2,000 dolar civarı fiyat istiyorlar.









Bali'de horoz dövüşleri oldukça popülermiş, bunlar da dövüştürülen horozların konulduğu sepetler ve ahşap işçiliği ile sembolize edilmiş halleri.


















Ardından Bali’nin en büyük tapınaklarından biri olan Goa Gajah'ya gittik. Ben menstural dönemimde olduğum için tapınağın içine giremedim, Umut'un üzerinde şort olduğu için beline bir şal dolayıp girdi ve fotoğraf çekti, içeride yemekler pişiyormuş. Aslında içeri girmemek bir eksiklik yarattı mı derseniz çok emin değilim, çünkü her evin bahçesi, her bahçenin bir köşesi zaten tapınak... İnanışlarına göre her sabah tanrılarına yemek sunuyorlar, yenilmediğini görmeleri fark etmiyor çünkü tanrılar uyuyor ve uyandıklarında aç olup onların gazabına uğramayı istemiyorlar. Heykelleri, kutsal ağaçları giydiriyorlar, çıplaklık Hinduizm'de de günah kabul ediliyor.







Sonra Kinta Mani yanardağını görmeye gittik. Aslında zannedilmesin ki yanardağın tepesine çıkılıyor, karşısındaki tepeden kendisini izliyorsunuz ama gerçekten muhteşem bir manzara… En son 1994 yılında yanardağ patlamış ve hemen yanında da muhteşem bir volkanik göl oluşmuş. Yanardağ çevresinde yerleşim var. O manzara eşliğinde de bir restoranda açık büfe yemeğe kişi başı 100,000 rupiah vererek karnımızı doyurduk.



Vanilya ağacı




Kakao ağacına saldırırken



Zencefil





Ardından bir kahve atölyesine gittik. Burada da ağaçta yetiştirilen kahve ve kakao çekirdeklerinden yapılan ev yapımı kahve ve çikolatalar, çeşit çeşit çayların yapılışı gösteriliyor ve satışı yapılıyor. Bu gezideki en sevdiğim atölye burası oldu. Vanilya, kakao, kahve ağaçlarını görüp gelincik hayvanının kakasından yapılan Luwak kahvesini tatmak, çeşitli baharatların yapımına şahit olmak değişik bir tecrübe oldu. Bahçedeki ağaçların arasında gezdikten sonra sıra çay ve kahve tadımına geldi. Bali kahvesi, vanilya, çikolatalı kahveler, Luwak kahvesi ile limonlu ve zencefilli çayları denedik. Benim favorilerim zencefilli çay ile vanilyalı ve ginseng kahvesi oldu. Sonra satış ofisinden yeşil çayla birlikte bu saydığım kahveleri ve hediyelik birkaç tane kahveyi alıp ayrıldık.

Sonrasında Ubud’a geçtik. Ubud bir alışveriş diyarı. Özellikle Bali’ye özgü ahşap, gümüş işleri, cam mozaik süsleri, ipek şallar, uçurtmalar… Bizim amacımız ne bulsak toplamak değil, oraya özgü, başka bir yerde bulamayacağımız şeyleri almak olduğu için çok ilgilenmedik.




Son olarak Bali’nin meşhur pirinç teraslarını da gördük, oradaki çiftçilerin şapkalarından bir adet alıp yorulmuş bir halde turu tamamladık. Akşam yemeğini de Nusa Dua’ya yakın bir caddede yine deniz ürünü yiyerek günü tamamladık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder