16 Kasım 2012 Cuma

21 Eylül, Bali, Ayung River, Rafting... İyi ki Bali'ye Gelmişim!










Bali’de her an, her yerde karşınıza tur broşürleri çıktığını söylemiştim. Bu rafting de daha önce bloglardan okuduğum ve broşürlerde sıkça rastladığım bir aktivite olarak aklımda yer etmişti. Otelin lobisine gidip danışmadan bununla ilgili bilgi almak istediğimizi söyledik.


Yine çekmeceden bir broşür çıktı ve kişi başı 72 dolara gidebileceğimiz söylendi. Biz de başka broşürlerde 35 dolara gördüğümüzü, fiyatın çok yüksek olduğunu söyledik. Bunun üzerine resepsiyonist, bir yerleri arayıp konuştu ve 35 dolara tamam dedi. Sabah erkenden bizi alacaklarını söyledi.

Sabah erkenden mayolarımızı, terliklerimizi giyip havlu, yedek kıyafetleri de yanımıza aldık. Özel şoför eşliğinde, dört kişi (ikisi de başka otelden alınan Japon bir çift) iki saatlik gerçekten güzel bir yolculuktan sonra Ayung River’a vardık. Yol boyunca Bali’nin gerçek yüzünü görüp ilk kez o gün Bali’den zevk aldığımı söylemek isterim. Tarlada çalışan Balili çiftçiler, yemyeşil, kocaman pirinç tarlaları, turistik bir yer olmayan bir maymun ormanında yavrusunu taşıyan maymunlar, tropik, yemyeşil alanlar…








İki saatin sonunda raftingin başlayacağı yere geldik. Üzerimizi değiştirip beklemeye başladık ve sonra ödeme yapmak üzere gişeye gittiğimizde bir sürprizle daha karşılaştık: “Ödemeniz gereken tutar 144 dolar!” yanımıza 150 dolar para almışız. Bir kez daha moralimiz bozuldu, hakikaten para harcayıp harcamamak meselesi değil de, bu kazıklanma hissi insanın ağzında berbat bir tat bırakıyor. İtiraz ettik, ben oteldeki durumu anlattım, yanımıza çok az para aldığımızı söyledim. Ancak sonuçta iki saatlik yol gitmişsin, adamlar ödeyeceksiniz diye tuttursa yapacak bir şey yok, dağın başında bırakabilirler bizi, bir taraftan da bunları düşünüyorum ama Allahtan işimizi kolaylaştırıp “peki sizin için kişi başı 40 dolar yapalım” dediler. Bali’de ilk ve tek olmak üzere kendimizi yürüyen dolarlar olarak değil, insan olarak gördüğümüz andı sanırım bu.

Gerekli ekipmanı aldık, sadece mayolarımızla kalıp geri kalan her şeyi kaptanlarımızın su geçirmez çantalarına koyduk. İki saatlik muhteşem bir macera, yüzlerce metrelik ağaçların, tropik ormanların içinde, sadece yeşilin ve mavi gökyüzünün olduğu bir manzara eşliğinde kimi zaman durgun, kimi zaman coşkun suda Bali’deki en güzel iki saatimi geçirdim. Zaman zaman suyun içinde bir yerlerde yapılan tapınaklara, kimi zaman şelalelere rastladık. Başta biraz korksam da kaptanın gerekli uyarılarına dikkat edince tehlikesiz ve zevkli bir hal aldı. 1.55’lik çöp gibi kaptanımızın bir kasları vardı ki, Kıvanç Tatlıtuğ halt etmiş! Üzerimde yürüyen kocaman bir örümceği alıp ağzına attı, bir güzel yedi ve pazularını göstererek “i am spiderman” dedi! Komutları da bir hayli komikti, kürek çekişimizi yönlendirmek için “ven, tüü, ven, tüü” diye diye bizi kopardı. Kocamın da adamdan kaptanlığı alma mücadelesi ve ardından “koca botu tek başıma götürüyorum arkadaş!” serzenişine hayli güldüm, kendini heroluğa fazla kaptırdı!






Bu güzel iki saatin ardından tur fiyatına dahil olan öğle yemeğini yemek üzere yine muhteşem manzaralı bir yerde idare eder denilebilecek açık büfe yemeğimizi yedik. Duş ve havlu gibi hizmetlerin de verildiği bu tesisten ayrıldık, aynı şoför ve ekiple otelimize kadar bıraktılar.

Raftingten sonra dedim ki, iyi ki gelmişim buraya ve iyi ki şu raftingi yapmışım!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder