25 Ağustos 2014 Pazartesi

"İyi bir hikaye her zaman yarım yamalak gerçekten daha büyüleyicidir."

Bütün çocukların doğumları birer efsanedir ve bu evrensel bir özelliktir. Birinin kalbini, aklını ve ruhunu mu tanımak istiyorsunuz? Ona nasıl doğduğunu sorun. Size anlattıklarından gerçeği öğrenemeyecek, yalnızca hikayeler dinleyeceksiniz.


Elimde yılın en iyi kitabı seçilmiş bir kitap var. İsmi gizemli, konusuna bir göz atıyorum çekiyor, merak uyandırıyor. Kitapyurdu.com ve ekşi sözlük yorumları iyi yönde, hemen sanal sepetime atıp siparişini veriyorum.

Diane Setterfield’ın On Üçüncü Hikaye kitabı elime geçince önceliği ona veriyorum. 

Bu artık bilinen bir şey: İnsanların bir filmi, kitabı takip etmesi isteniyorsa merak uyandırmalı.Kitabın çekiciliğinin önceliği de bu merak duygumuzu hat safhada kaşımasından kaynaklanıyor. Ancak sadece merak için okunuyor demek de haksızlık olur. Edebiyatla sıkı fıkı bir kitap bu, bol bol Jane Eyre gibi İngiliz edebiyatının önemli klasiklerine atıflar var, kitabın kendisi de gerçekten anlatımıyla, güzel kurgusuyla kendisini birkaç günde bitirme isteği uyandırıyor.


Büyük İngiliz yazar Vine Winter’ın eksik kalan on üçüncü hikayesini yani kendi hayat hikayesini yazdırmak üzere amatör bir biyograf olan Margeret Lea’ye ulaşması ile başlayan kitap, Vine Winter’ın hayatının üzerindeki gizemi kendi anlatımıyla yavaş yavaş kaldırmasıyla kitap heyecanlanıyor. Margeret’ı seçmesinin bile kendince bir anlamı varken siz hayaletler, gizemli ikizler, enteresan kardeş ilişkileri, ev çalışanları ile yüz yüze kalıp ne olmuş olabilir diye üç romana malzeme olabilecek şeyleri tahminlerinizde sıralıyorsunuz ve kitabın sonu en sevilen cinsten: Beklenmedik son…

Yazın bitmesine daha çok var, yaz dönemi okumalar azalmışken hızını kesmenize izin vermeyecek bir kitapsa aradığınız hemen edinin derim!

Paraya duydukları sevgiyi sağlıklı bir şekilde dengeleyemeyen insanların, güven duygusuyla ilgili fena takıntıları vardır.” (s.51)

*Görseller internetten.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder