24 Ağustos 2013 Cumartesi

700 metre yükseklikteki roller coasterı, tapas, sangria, flamenko ve gece hayatıyla: Barcelona!

Barcelona’ya gidecekseniz, sayfalarca gidilecek yer bulabilirsiniz, onlarca tapas bar, restoran… Bunların içinde de mutlaka “şuraya çıkın, Barcelona’yı bir de tepeden görün” yazacaktır. Montjuic, Montserrat, Tibidabo…
Montjuic’e ilk akşam 10 dakikalığına da olsa gitmiştik, Montserrat’ın ise bizim Sümela gibi bir yer olduğunu okudum ama yolu uzun sürdüğünden biz de başka bir tepeye çıkıp Barcelona’yı gördük: Tibidabo’ya. 


Barcelona’daki son günümüzün sabahı erkenden önce son durağı Tibidabo olan metroya, ardından 196 numaralı otobüse, en son da finükülere binerek Tibidabo tepesine ulaştık. 












Devasa bir kilise, eğlenceli bir lunapark ve bir anten kulesi var Tibidabo’da. Ancak günlerden Salı olduğu ve lunapark ve anten kulesinin çarşambadan pazara açık olduğunu bilmeden gittiğimiz için sadece Barcelona manzarası izlemekle geçti buradaki zamanımız. Ancak yolculuğu ve manzarası gerçekten değdi. Daha sonra 700 metre yükseklikteki kilisenin en tepesine çıkıp Barcelona’ya bir de oradan baktık, bu görkemli kiliseye ve eşsiz manzaraya doya doya bakmak harikaydı! Bu yükseklikteki roller coaster bile o kadar heyecan yaratamazdı herhalde!





Ardından La Rambla’ya inip eve götüreceğimiz VineEsmeralda alışverişlerimizi yaptık, sonra da önünde kuyruklar oluşan tapas restoranı Les Quinze Nits’te tapas ve sangriadan oluşan bir keyif yaptık harika bir meydan olan PlaçaReial’de. Ardından da La Rambla’daki meşhur pazarı ziyaret edip otele döndük.





Gece tekrar dışarı çıkıp LasTarantos’ta muhteşem bir Flamenko gösterisi izledik. Canlı müzik eşliğinde, gözlere, kulaklara bayram bir şov oldu. Ardından biraz da Barcelona gecelerini keşfedelim dedik ve Barceloneta adındaki harika sahil şeridinden ilerleyerek gece kluplerine ulaştık. Opium, Catwalk, Shoko gibi pek çok ünlü clubın içinden Opium’u tercih ettik. Geniş geniş koltuklar koymuşlar mekanın bahçesine, isteyen oturuyor, isteyen uzanıyor, müzik sesi de eğlendirecek derecede geliyor üstelik dışarıya, zaten içeride pek kimse takılmıyor. Mojitolarımızı bunun şerefine kaldırdık, biz ne zaman eğlenmeye gitsek, 10 kişilik masaya 2 tane bistro sandalyesi düşer, kızlar arasında bir sandalye kapma yarışı başlar, sandalye kapamayan da son çare olarak ayakkabılarını çıkarır atar, o yüzden bunun tadını çıkardım bol bol, zaman zaman uzandım, zaman zaman yattığım yerden dans bile ettim. Barcelona’daki son günümüzü sabahın ilk ışıklarına kadar sürdürdük.


Yapılacak çok şey, gidilecek çok yer vardı, kaldı da… Bir daha gidilmeli orası kesin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder