18 Ekim 2014 Cumartesi

Have fun, don't run, no photo!

Susanne anlatıyor: “Danimarka İskandinav ülkelerinin kötü çocuğudur. Örneğin İsveç’te devlet alkole ciddi kısıtlamalar getirir, çünkü vatandaşların sağlığını korumak benim görevim diye düşünür, Danimarka ise herhangi bir kısıtlamaya karşıdır, çünkü devletin bakış açısı herkesin kendi hayatıdır, müdahale edilmemelidir, şeklindedir. O yüzden Kopenhag İskandinav ülkelerinin eğlence merkezi haline gelmiştir.”


Sanırım bu mantıktan yola çıkılarak oluşturulmuş bir bölge var Kopenhag’taChristiana. En yüzeysel haliyle uyuşturucu satışı ve kullanımının serbest olduğu ama aslında hippilerin yaşam tarzının devam ettirildiği bir green light district burası. Kopenhag’taki son tam günümüzde hedefimizde buraya gitmek de var.

Evden çıkıp bir önceki gün gidemediğimiz Ben and Jensen’a kahvaltı yapmaya gidiyoruz. Uzun bir süre yürüdükten sonra güzel bir mekan olsa da minik bir açıkbüfe masasında kahvaltılıklardan oluşan bir kahvaltı sunduklarını görüyoruz. Masaların tamamı dolu ve iç kısımdaki masalarda sabahın 10’unda mumlar yanıyor. Kahvaltı Türk kahvaltısına yakın, domatesler, müsliler, peynirler… Ama biz zaten Kopenhag’a kadar gelip Türk kahvaltısı yapalım gibi bir iddiada değiliz. Çıkıyoruz. Bir önceki gün gittiğimiz Laghegehuset’in muhteşem hamurişlerine ve kahvelerine doğru yöneliyoruz, ancak bu kez Vesterbrogade Şubesine.




Oradan kapalı olan Tivoli'nin bir hafta sonra cadılar bayramında açılacağını öğrenip yürüyerek kraliyet sarayına ulaşıyor, saat 12’deki kurşun askerlerin nöbet değişimini izliyoruz. Sonraki hedef ise Nyhavn’daki Hyttefadet’te bira, patates ve balık filetolarına yumulmak oluyor. Isıtıcı altında koca tabakları bitirip yeniden ayaklanıyoruz.






Christiana’ya



Yıllar önce Amsterdam’daki red light district ile tanıştığımda burası bana çok enteresan gelmişti. Evet her şey serbest diye kuralsız bir yer, kaos ortamı değil aksine son derece katı kuralları olan ve bunları da müsamahasız bir şekilde uygulayan bir sistem işliyordu orada. Sonuç itibariyle bunca gelişmiş, düzeni, kuralları iyi tanıyan ülkelerdeki bu tarz yerlerin aslında devletin bir tercihi olduğu kanaatine varmıştım. Yasaklayıp kanunsuzluğun yayılmasındansa, belli bir ölçüde ve bölgede serbest bırakılıp rahatça kontrol altında tutulduğunu anlamak zor değil…

Christiana da aynı şekilde işleyen bir yer. Burada vitrinlerde kadınlar yok, yaklaştığınız andan itibaren yoğun bir esrar kokusu var. Minik sokak tezgahlarında satış yapılıyor, insanlar aleni bir şekilde esrarlı sigaralarını tüttürüyorlar. Kendine ait üç önemli kuralı olan özerk bir bölge: “Have fundon’t run,no photo.

Yazılanlardan 70’lerde hippi ruhu taşıyan sakinlerinin mücadelesiyle bu bölgede kendi özgürlüklerini kazandıkları anlatılsa da bir “bükemediğin eli öp” hikayesinden ziyade bu bölgedeki işleyişin devletin bilinçli bir politikası olduğunu düşünüyorum, hem turistik açıdan, hem de uyuşturucu satışının ve kullanımının kontrolü açısından. 

Christiana'da fazla oyalanmadan yeniden şehre dönüyoruz.



Önce iletişim müzesine gidip kahkahalar eşliğinde kendi radyo programımızı yapıyoruz, ardından Round Tower'ın tepesine çıkıp şehri bir de oradan görüyoruz. Bir süre aşmış sokak müzisyenlerini izliyoruz.


Ardından evdeki dinlenme faslımızı erkene çekiyoruz. Hava kararmaya başladığı an eve gidip biraz dinlenip ısınıp üzerimizi biraz kalınlaştırdıktan sonra güzel bir Dan yemeği yemek üzere kendimizi sokaklara atıyoruz. Maalesef gözümüze kestirdiğimiz neredeyse 4-5 mekanın tamamı günlerden pazartesi olması nedeniyle kapalı. Kultorvet Meydanı’nda Cafe Klaptraet’te ise bir mekanda 3-5 kişi var. Oraya giriyoruz. Güzel bir kırmızı şarap söyleyip son akşamımız şerefine uzun uzun sohbet ediyoruz. Her akşam tenha ama pazartesi akşamı ayrı bir tenha sokaklar. Gece eğlencesi için de baktığımız mekanlarda yine kapıdan dönüyoruz maalesef.


Çaresiz eve gidip uyuyoruz. Ertesi gün kahvaltıyı Holms and Bager’de yaptıktan sonra National Museum’un rönesanstangünümüze sergilenen ikinci ve üçüncü katlarını geziyoruz. Ardından evimizden eşyalarımızı alıp metroyla havaalanına.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder