20 Temmuz 2014 Pazar

Bodrum: Tatil bitti mi şimdi?

Ben bir yerlere gidince bir süre sonra evimi, düzenimi, sporumu, ailemi, arkadaşlarımı deli gibi özlerim. Tatilin sonlarına doğru "eh hadi artık gideyim, yeter" hissi gelir yerleşiverir. Bodrum'da son tam günümüze uyandığımızda hiç öyle bir his yoktu içimde, kalsam kalırdım, yetmedi, doyamadım.

Türkbükü'nde bir tahta köprü var. Halkla sosyeteyi birbirinden ayıran bir köprü burası. Köprünün halk kısmında kaldığımız için sosyeteye doğru yürürken halk kısmındaki plajlardan birinden bir yaşlı bir amca "gelin gençler burada para vermeden denize girebilirsiniz" dedi. Reddedince sinirlenip "aman gidin kazıklanın, şimdi keyfinizden o tarafa gidersiniz amaaaa sonra mecburiyetten yine buraya dönersiniz" dedi. 

Haklıydı çünkü biz Maça Kızı Beach'e gittik ve itiraf etmeliyim ki hiç iç açıcı gelmediğinden dayanamayıp kalktık. Gereksiz bir kasıntı ortam var. Fiyatları şöyle böyle diye yazılmasına bakmayın, Bodrum'da gittiğiniz pek çok yerde fiyatlar çok farklı değil ama burası özellikle bu tarz haberlere konu olarak reklamını yapmak istiyor bence, insanlar da merakından, kendilerini ünlü, zengin, havalı kesimle birkaç saat denk görmek için gidiyor. Ortamdan rahatsız olunca aynı amcanın önünden "biz ettik, sen etme amcaaa ühüüüü" esprileri altında otelimize dönüp arabamızı aldık ve bir başka beachin Kuum Beach'in yolunu tuttuk. 


Girişi Maça Kızı ile aynı fiyata ama bence gerçekten çok daha güzel. Bir kere çok geniş alana yayılmış ferah bir yer, yiyecekleri, hizmeti çok çok iyi. Giriş ücretini içerideki yiyecek içeceklerinize bir ön ödeme gibi düşünün yiyip içtikçe hesabınızdan düşüyor. Bizim kartta epey bir kredi kalınca akşam yemeğini de burada yemiş olalım dedik. Rüzgardan pek denizin tadını çıkaramasak da ortamdan durumu kurtarmış olduk.


Akşam otele dönüp son akşamımızı yine Miam'da, yine Nazif'in ellerinde geçirelim istedik. Sarılarımı kuşandım. Mr. Balmy iş için yine Gündoğan'a gitti, ben de kendimi Nazif'in kokteyllerine vurdum. Bana ne içeceğimi sormadan iki kadeh cosmopolitan, iki kadeh sex on the beach ve iki kadeh pina colada ile kafayı bir güzel uçurdu. Balmy'e de gelince "erkek adam işi" harika bir kokteyl hazırladı. Türkbükü'ndeki son gecemizi yine Sess'te geçirdik. Bu kez cuma akşamı olması nedeniyle bir hayli kalabalıktı ve ancak iskelede yer bulabildik. Sanırım havasına ondan çok giremedik. 



Ertesi sabah kahvaltı sonrası odayı boşaltıp akşama kalsak mı, şimdi mi dönsek derken artık tatil moodundan koptuğumuzu fark edip yolcu yolunda gerek dedik. Önce Bodrum Merkez'den hediyelik-hatıralık süs eşyaları alıp düştük yola. Mr. Balmy ısrarla yol kötü diye Aydın yolundan gitmek istedi ve yola çıktığımızdan 12 saat sonra eve ancak varabildik. Ancak bunun da bir güzel yanı oldu. Öğle yemeğimizi mis gibi rüzgar esen Bafa Gölü kıyısındaki Göl Restoran'da gözleme-çay eşliğinde yemiş olduk. 

Döndük. Tadı damağımızda. Yine olsa yine giderim. Çok çok sevmişim Bodrum'u, uzaklaştıkça daha da iyi anlıyorum. Çok az fotoğraf çekmişim, en iyi karenin ya da bir sürü karenin peşine düşüp anı kaçırmak istememişim. Bu iş blog açısından kötü olmuş ama napalım elde bunlar var. Aklımda da Bodrum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder