16 Temmuz 2014 Çarşamba

Alternatif Bodrum: Pazarlar, Bitez, Bodrum Merkez'de sabahlar olmasın!

Son on-on beş yıldır çığ gibi büyüyen bir sektör var Türkiye'de: Pazarlar. Eskiden semt pazarları haftanın belli günü kurulur, evin sebze-meyve ihtiyacı da ancak o günlerde kurulan pazardan karşılanırdı. Sonra bu pazarlara "sosyete pazarları" da eklendi. Ayakkabılar, çantalar, kıyafetler, iç çamaşırları satılan semt pazarları ne zaman gitsem kalabalık olmasıyla ilgi çeken bir furya halini aldı. Gerçekten öyle uygun fiyata öyle farklı ve güzel parçalar bulabiliyor ki insan bir süre sonra pazar bağımlısı oluyor.

Ben kalabalıktan çabuk bunalan, sabırsız bünyeme pek laf geçiremediğim için pazarlardan çok verimli sonuçlar elde edemiyorum, hatta outlet mağazalar bile üstüme üstüme geliyor. Ancak her yerde öyle bir ballandırmışlar ki Bodrum pazarlarına gitmeye karar vermiştim.

Elimdeki notlarda çarşambaları Turgutreis'te pazar kurulduğu yazıyor. Sabah erken sayılabilecek bir saatte kahvaltımızı yapıp Mr. Balmy ile yola düşüyoruz. Kıyıları geze geze, çevreyi keşfede ede Turgutreis'e varıyoruz ama kocaman pazar yeri bomboş! Sonra bir öğreniyoruz ki oranın pazarı cumartesi imiş. Sonra daha derin bir internet araştırmasına dalıp çarşambaları Gündoğan ve Ortakent'te pazar kurulduğunu öğreniyoruz. Amaç biraz da hiç gitmediğimiz yerlerin havasını koklamak olduğundan Ortakent pazarına doğru yol alıyoruz.

Bodrum'un pahalı beachler, havalı restoranlar haricinde aslında kocaman bir sahil kenti, yazlıkçı ortamı var ve aslında Bodrum bu, ancak bizim gördüğümüz yüzü medyatik birkaç koydan ibaret. Ortakent Pazarı işte tam da bu farklı yüzü gösteriyor. Evine sebze meyve alan emekliler, ailelerden ortalıkta bolca var. Küçük bir pazar burası, sosyete pazarı kısmı ise birkaç tezgahtan ibaret. Tülbentten, hint işi elbiseler satan bir tezgahtan beyaz uzun bir elbise alıyorum. Bodrum pazarları maceram da bu kadarla kalıyor.

Arabaya atlayıp dolaşmaya devam ederken Bitez'e varıyoruz. Bitez'in denizinin methini zaten çok duymuştum, foursquare'e beach yazıp kendimizi Sarnıç Beach'te buluyoruz. Bodrum'da gezdiklerim içinde en güzel deniz, en iyi plaj işletmesi burası. Giriş ücreti alınmıyor, deniz ve deniz üzerine kurulmuş plastik iskele ve trambolin şahane...

Ben denize girip çıkıyorum, Mr. Balmy her zamanki işkolikliğiyle telefon, mail trafiğine kendini kaptırmış gidiyor. Ben kitabım, dergilerim, yemeğim ve eşsiz deniz arasında bronzlaşma sevdasındayken o yetişmeyen siparişleriyle cebelleşiyor. "Hayata birileri çalışmaya, birileri keyif yapmaya geliyor" diyorum.

Güneşi neredeyse batırana kadar Sarnıç'ta kalıp sonra otelimize dönüyoruz.

Duş, kremlenme faslı sonrası giyinip süslenip kendimizi Bodrum Merkez'e atıyoruz. Kurt gibi açız, çok araştırmadan çarşı içinde kendimizi bir yere atıyoruz ve bu tatildeki en büyük pişmanlığımızı yaşıyoruz. Mekanın adı Place. Son derece samimiyetsiz bir kibarlıkla siparişleri alan bir atkuyruklu var. Aynı adam beş dakika sonra garsonları müşteri önünde "öküz" diye azalıyor. Menüde bazı yiyecekler yer almıyor ve ısrarla onlardan sipariş vermenizi öneriyor. Örneğin kadeh şarap menüde var, şişe şarap yer almıyor. Biz bir tavuk yemeği, bir peynir tabağı ve yerli bir şişe beyaz şarap söyledik. Gelen hesap 218 TL, uyduruk yerli şaraptan Bodrum kazığımızı yiyoruz.


Yine de keyfimizi kaçırmadan geceyarısı olduğunda By Jack'e doğru yollanıyoruz. Çünkü çarşamba ve cuma akşamları Bora Öztoprak ve Kaan Öztürk'ün sahnesinin yer aldığını okumuştum bir yerlerde. Bora Öztoprak benim ortaokul çağlarımın fenomenlerinden biriydi. Döndürüp döndürüp dinlemiştim ilk albümünü, hala da şarkılarını yakalasam mutlaka eşlik ede ede dinlerim. Kış sezonu bu ikili İstanbul'da sahne alıyor ve methini çokça duymuştum. Bodrum'da biraz da alternatif takılmak için dinlemek istedik.


Muhteşemdi! Mekan gerçekten çok iyi, çok kalabalık değildi. Sahneleri harikaydı. Kaan Öztürk'ün Bora Öztoprak'ın müzikal yeteneklerine değinmeme bile gerek yok, espriler, muhalif taşlar, repertuarları beni benden aldı. Peşi sıra kokteylleri nasıl yuvarladım hatırlamıyorum bile. Sonrasında kafam öyle bir olmuş ki Bora Öztoprakla fotoğraf çektirirken "öpüjemmm" tarzı bir şey çıktı ağzımdan, adamı öptüm şapır şupur.

Otele döndüğümüzde, Bodrum'daki en güzel günümüzü hava aydınlanırken bitirmiş olduk.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder