21 Şubat 2013 Perşembe

"Görüyorsun değil mi? Sadece %20'lik kısmının herhangi bir durum için var olması gerekiyor, %80'lik kısmına gerek yok"

Elimdeki kitap S*ktir Et Terapi. Umut kendisine almıştı bu kitabı ama bulduğumu okumak gibi bir huyum olduğundan ben de okumak istedim.

S*ktir Et serisinin üçüncü kitabıymış bu. Daha öncekileri okumadım. Aslında çok satan listelerindeki kişisel gelişim kitaplarına karşı da yakın bir zamana kadar önyargılıydım. Sihirli değnek bu kitaplarda değil, kendimizde. Ve paradoksal bir şekilde bu kitaplar da ısrarla bunu anlatıp yazarlarını dünya çapında ünlü ve bir o kadar da zengin hale getiriyor.


Hep diyorum ya anlatılan, telkin edilen şeyler çok güzel, evet ben de bunları hayatıma adapte etmeye çalışıyorum ama "nasıl" sorusu hep boşlukta kalıyor. Bu kitapta da sorunlar güzel tanımlanmış, ne olması gerektiği iyi açıklanmış ama "nasıl" deyince "s*ktir et" diyoruz, deyip geçiyor. Genellikle Uzak Doğu felsefelerinden Qi'nin izinde ilerleyip terapi kısmında da birkaç test, birkaç egzersizi ortaya koyuyor. Başlığım da bu felsefenin benimsediği şeylerden biri. Kendinizi bir şeye %20'nizle verin, kalan %80'le daha özgür olursunuz diyor. Kulağa hoş gelse de, ne kadar mümkün bilemedim.

Yine de güzel cümleler yakaladım. Nasıl'ın yanıtını da "kendi" me dönüp bulmaya karar verdim.



"Birçok sebepten dolayı kendinize hapishane yaratıyorsunuz. Bu sebeplerden biri de kendinizi güvende hissetmek. Hiç bilmezliktense fikirlerinizi ve inançlarınızı sabitlemekten yana güven duyuyorsunuz, çünkü bilmemek sizin rahatlığınızı alıp götürüyor. Daha basit, daha tutucu inançlar insana özgürleştirici, açık ve sorgulayıcı inançlardan daha güvenli geliyor." (s.49)

"Bir uyarıcıya belli bir şekilde karşılık verdiğimizde, bu cevap ya da davranış sinir yolu şeklinde koşullanır. Aynı uyarıcıyla bir dahaki sefere tekrar karşılaştığımızda, aynı şekilde tepki gösteririz, daha sonra bu sinir yolu daha çok güçlenir. Nasıl mısır tarlasından kendimize yol yapıp o yoldan birkaç defa geçtiğinizde, yol gittikçe belirginleşir ve kalıcı hale gelir. Beyindeki yollar da tekrarlarla belirginleşir ve kalıcı olur. Bu yolların oluşturulması aynı uyarıcıyla karşılaştığınızda alıştığınız şekilden başka tepki göstermenizin mümkün olmadığı anlamına gelir. Alışkanlığın varlığı olursunuz.

Aslında, bu durum sadece benzer uyarıcıya aynı şekilde tepki gösteriyor olmamız değil. İşleme aldığımız uyarıcıyı daha önceki programlarımıza dayanarak seçiyoruz. Belirlenen bir zamandan beyin milyarlarca bilgi yağmuruna tutuluyor. Bu durumu kafanızda şöyle canlandırabilirsiniz: Canlı, hareketli, gürültülü, kokulu, sıcak ya da soğuk bir sokaktan aşağı doğru yürüdüğünüzü düşünün. Gözleriniz ve diğer duyularınızla çevrenizden birçok bilgiyi alıyorsunuz. Fakat aldığınız bu bilgilerin çok küçük bir parçasından haberdar olursunuz, büyük kısmı beyninizin bilinçsiz kısımlarına kaydedilir. Ama daha önce önce tecrübe ettiğiniz modele dayanarak gelen bilgileri süzersiniz. Daha önce tecrübe ettikleriniz arasında olmayanı muhtemelen tanımayamazsınız... Yani daha önceden neyi biliyorsak onun farkına varırız." (s.52-53)

"...hayalini kurduğunuz alternatif hayatınızı ne kadar idealleştirirseniz, sizden o kadar uzaklaşır." (s.55-56)

"Onlara ihtiyacımız yok, daha büyük bir eve ihtiyacımız yok, yeni bir arabadan vazgeçeceğim ve daha az çalışacağım." (s.57)

"Aslında bazen hapishanede olduğunu görmek duvarların yıkılmasına yeter." (s.61)

"Birileri kendi tutsaklığının farkında olup çıkmaya çalışırken, birileri hala tutsak olduğunu bile bilmez. Bir süre sonra mahkumlar hapishanede olduğunu unutur." (s.62)

"Hiç kimse korkulacak en büyük şeyin korkunun kendisi olduğunu düşünmüyor." (s.91)

"Ben, hikayem değilim. Hikayem hakkında ne kadar çok soru sorulursa, o kadar gerçek olmaya başlıyor... Ben hikayem değilim. Sen de senin hikayen değilsin. Sizler yaşayan, öğrenen değişen, gelişen, tutarsız, karışık, bazen b*ku yiyen insanlarsınız. Çevremizdeki her şey hikayenin tutarlı olmasını gerektiriyor. Tutarlı olmak istiyoruz; ama çocukken tutarlı değildik, öyle değil mi? O zamanlar tutarlı olmak gibi bir isteğimiz ya da kim olduğumuza dair bir düşüncemiz yoktu. Büyüdükçe insanlar bunu mahvetti değil mi? Size kim olduğunuzu söylediler." (s.120-121)

"Bir süre sonra, muhtemelen tutarlı olmaya yönelik dış istekleri içselleştiriyoruz ve uygun olan bir şeye kendimizi alıştırıyoruz. Seçim bölgesinin birçok farklı vatandaşını temsil eden can sıkıcı bir politikacı gibi biz de karakterimizin birçok yanının birleştiği orta yaklaşımına yerleşiriz.
Evet her zaman bir hikayeniz olacak. Bazen hikayenizi anlatmaktan memnun olacaksınız.
Hikayeye inanmaktan bile mutlu olacaksınız. Fakat bunun sadece bir hikaye olduğunu unutmayın. Sizin, hikayeniz olmadığını asla unutmayın. Hikayeler egolardır. Zararları olmayabilir ama bir süre sonra sizi sıkabilir." (s.121-122)

"...hayatın yapmayı sevdiğimiz şeyleri yavaş yavaş yok etme ve bunları yapmak zorunda olduğumuz şeylerle değiştirme gibi sinsice bir eğilimi vardır." (s.157)

"Muhtemelen çok çalışan, aslında önemli olan şeylere çok az zamanı olan, çok yorgun, çok stresli, olmayacak şeyler için bile endişelenen, en iyisini yapmaya çalışan, en iyisi olmaya çalışan, en iyisi olmaya çalışan, her zaman bir sonraki adıma geçmeye çalışan, bütün bunların da mutluluğu alıp götürdüğü bir kişi göreceksiniz karşınızda.
Endişelendiğiniz birçok şeyin aslında hiçbir önemi olmadığını anladığınız zaman S*ktir Etmek işinize çok yarar; her şeyin olması ve her zaman işe yaraması için çalışmak yerine, size acı veren şeyden vazgeçmek, daha azını yapmak, olayları akışına bırakmak mümkündür.
Sizin için dümenden ellerinizi çekme ve işleri kendi haline bırakma fikri yararlı olabilir ve bunun nedenini söylemek için daha güzel bir zaman olamaz. Birçoğumuz istediğimiz yere ulaşmak için hayatın dümenini tutmazsak ve dümeni değişik yönlere çevirmezsek, gideceğimiz yere ulaşacağımıza ve daha da kötü kaza yapacağımıza inanırız. Dümeni sürekli tutmak ve hangi yola gideceğimizi çözmek çok yorucu ve bıktırıcı olabilir." (s.169)

"Yavaşlayın, birkaç şeyden vazgeçin, daha az yapın, daha az çabalayın, daha az kontrol edin; işe yarayacağına güvenin, kendinizi zamanın akışına bırakın, daha az düşünün ve hayatınızın daha çok tadını çıkarın." (s.171)

"Dünyanın sizin düşündüğünüz gibi dönmediği ihtimaline açın kendinizi. Tam olarak düşündüğünüz insan olmadığınız ihtimaline kendinizi açın. İlk başta gözardı ettiğiniz fikirlere kendinizi açın. Hayatınızın çok farklı olabileceğine, sizin çok farklı olabileceğinize kendinizi açın. Değişime kendinizi açın. Harekete kendinizi açın. Yeniliğe kendinizi açın." (s.188)

"Enerji hakkında gayet hayran bırakıcı, hile yapamayacağınız şeyler vardır, eğer çok çabalarsanız, akmaz. Ne kadar az çabalarsanız, o kadar çok qi akar.
Bazen bazı insanlarda hareketin tamamen ortaya çıkmaya hazır olduğu, fakat kim olduklarına ve nasıl gerçekleşeceğine dair bilinçsiz fikirlerin enerjiyi durdurduğunu görürsünüz.
Daha sonra bütün yapmam gereken bunu belirtmek ve izin vermek.
Enerji siz çok zorladığınızda, bildiğiniz şeyi unuttuğunuzda, neler olup bittiğini yargılamaksızın takıldığınızda hareket eder ve vücudunuzu dolaşır." (s.212-215)

"Gerçeğe olduğu gibi teslim olun. Savaşmaya, karşı koymaya, yargılamaya, sorgulamaya, hakkında plan yapmaya, ondan bir şeyler öğrenmeye, onu daha üst bir plan ya da amaç olarak görmeye uğraşmayın. Vitesi boşa alın ve nötrleşin. Nötrleştirmek "gücü" kullanmanın temel yoludur. Karanlık tarafa geçmeyin. Nötrleşerek gücünüze güç katın." (s.218)

"Yıllarca süren meditasyon, yıllarca süren enerji çalışması ve yıllarca süren yaşam, bana fikirlerin aslında o kadar da önemli olmadığını gösterdi. Bir şey hakkında bir fikir sahibi olman o konu üzerinde kendi durumunu sabitlemen demek. Bu da bize koşullardaki, bağlamdaki ya da içimizdeki değişimler çok az yer bırakıyor." (s.224)

"...çok sevdiğiniz 'anlama aleti' bir telaş içinde ulaştığınızda, bunu eskiden kullandığınız çok eski yolla kullanmaya mahkumsunuz. Böylece siz de her zaman sahip olduğunuz aynı sonuçlara ulaşırsınız. Muhtemelen bu sonuçlardan da çok sıkılmışsınızdır. Bu yüzden bunun yerine sadece oyalanın." (s.227)

"Farkındalık süreci budistler tarafından kastedildiği gibi, sadece şu an burada olan şeye dikkatinizi vererek aklımızdaki geriye kalan ıvır zıvırları temizlemektir. Dikkatimizi şimdiki zamana getirerek, akıl temizliğini yapar, yavaşlar ve daha az dolar." (s.238)

"Farkındalık aslında çok sıradan bir şey olduğu için farkında olmak size birçok sıradan şeyde güzelliği, sihiri, mucizeyi ve kutsalı görmenizi sağlar." (s.241)

"...daha açık, rahat, farkında, nötr durumdaysanız, olan bitene güvenirsiniz." (s.260)

"Bu hayat olayı tabiatı gereği organik, yaşayan bir süreçtir. Biziz hayatı sabitlemeye, tutmaya, biçim vermeye ve mükemmelleştirmeye çalışan. Fakat hayat böyle bir şey değil. Hayat sürekli değişen, tamamen dinamik, pürüzlü, mükemmel olmayan ve tahmin edilemeyen bir şeydir. Hayata karşı duyarlı olduğumuzda, tabi ki daha çok hayat gibi olursunuz. Hayat sadece sakin, huzurlu, tutarlı, sıralanmış, tahmin edilebilir, mükemmel, güvenilir değildir. Hayat başka şeyleri de içinde barındırır.
Siz de öylesiniz. İçgüdülerinize tamamen konsantre olduğunuzda, her şeyin olduğunu görürsünüz, çünkü içgüdüleriniz hayat enerjisine giden en hızlı yoldur." (s.376)

"Gerçek terapi iyileşmek için ne yapabileceğinin değil, çoktan iyileştiğinin farkına varmaktır." (s.390)

*İlk görsel izismile.com, ikincisi goodreads.com'dan.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder