31 Ocak 2013 Perşembe

Pink Wednesdays:)



Evliliğe, yeni eve adaptasyon, kış şartları, yoğunlaşan işler, erken kararan havalar derken bunalma eşiğimde şu sıralar hayli düşüş var. Ne olsa kendimi atıyorum bir yerlere. İşte bundan biraz olsun sıyrılmak için çarşambalarımı artık pembe renge boyamaya karar verdim. Gitmek istediğim mekanlara gitmek, izlemek istediğim film ya da oyunları izlemek için hafta arasında böyle bir nefes arası yarattık iki haftadır Umutla.

İşten çıkıp Tunalı'ya doğru salındım.

Bestekar sokakta bir hareketlenme var bilmem farkında mısınız? Tektekçi ve Leman Kültür açıldı buraya. Ayrıca Kebap 49'un aşağısına doğru sıralı göze çarpan restoranlar da cabası. Ben bir Leman Kültür delisi olarak Umut gelene kadar yiyecek bir şeyler atıştırayım diye daldım içeri. Yer bulmak biraz sıkıntılı, bir de tuhaf bir mimarisi var. Kapıdan girip döne dolana yürüyüp zar zor oturacak bir yer buldum kendime. Bu hafta kafayı yüz yogası, detox gibi şeylere taktığımdan alkol yok, bir salata tamamdır diye pazarlıkla içeri girmiştim ki, önce sadece şeker detoxu yapıyorum ben diyerek, güzel bir çıtır tavuklu dürüm söyleyip sonra bu da kuru kuru gitmez ki canım, dünyaya bir kere geliyoruz gibi mantıklı cümlelerle Bomonti'mi ısmarlayıp kitabımı okumaya çalıştım. Yemeğimi yedim ve denemelerim sonucu fark ettim ki, tercihim her zaman Çayyolu Leman Kültür.

Sonra Devlet Tiyatroları'nda Yastık Adam'ı izlemek üzere Şinasi Sahnesi'ne geçtim, Umut geldi yanıma. Bu arada üzücü bir haber Akün ve Şinasi sahnelerinin satışı için 5 Şubat'ta ilk ihaleye çıkılacakmış. Yani bir nefes noktamız daha birilerinin cebine para olarak girmek için kurban ediliyor.





Oyuna gelirsek sezon açıldığında ilk ilgimi çeken oyundu Yastık Adam. Hatta yaklaşık iki hafta öncesine bilet alıp hasta yattığım için gidememiş, hırs yapıp bu kez önden üçüncü sıradan bilet alıp dün izleme şerefine nail oldum.

Oyun, ah o oyun... Nasıl güzel, nasıl sarsıcı... Tokatlayıp duruyor insanı. Oyuncular, başta Murat Çidamlı olmak üzere istisnasız hepsi, hayran bırakıyorlar kendilerine. Öykü ayrı güzel, sahne, ışık, dekor ayrı güzel... Hele oyun içinde anlatılan beş-altı öykü, bir de onları Murat Çidamlı'nın anlatışı var ki... Ne diyeyim, geriyor, yoruyor, zorluyor ama çok çok etkiliyor. Ekşiciler yere göre koyamıyordu, hakikaten bu adamlar işi biliyor dedim, çıkarken.




Oyunun ağırlığı üzerimizdeyken iki tek atıp günü kapatalım diye son olarak Tektekçi'ye uğradık. Epeydir gitmek isteyip de bir türlü fırsat bulamamıştık. Konsept şahane. DJ süper bir adam! Özellikle 80'ler, 90'lar ve 2000'lerden nefis şarkılarla coşturuyor, içerideki yaş ortalaması 18 filandı, sanırım hafta içi olmasından mütevellit. Tatlı ve ekşi shotlardan bir kublecik yuvarladıktan sonra kendimizi yaşlı hissettiğimiz bu mekandan ayrılıp evimizin yolunu tuttuk.

Bu "pink wednesdays" fikrini de sevdim, hayatı güzelleştirmek için haftasonunu beklemek fazla memur işi:)

*İlk görsel mushaboom8.blogspot.com adresinden, oyunla ilgili görseller devtiyatro.gov.tr adresinden ve son iki görsel themagger.com adresinden.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder