24 Ocak 2013 Perşembe

Chanel Rüya Gibi Bir Hayat - Alfonso Signorini "Güzel olmadığımı biliyorum ama farklılığın büyüsüne sahibim."



Kadın hayatları okumak Ayşe Kulin'in Füreya'sından beri benim için keyif sözcüğünün karşılık bulduğu şeylerden birisi. Neden erkek değil de kadın hayatları daha çekici diye düşününce fark ettim ki, kadınlar daha derinlikli, daha çeşitli bir yelpaze sunuyor hayatlarında, belki de. Daha tutkulu aşklar, daha ağır koşullar, elde edilmesi çok daha zor başarılar daha kadınlara özgü bir durum sanki.

Chanel'i bilmemek, cazibesine karşı koymak mümkün mü? Muhteşem çantalar, harika parfümler, artık klasik haline gelmiş tasarımlar...

İşte bu harika markanın yaratıcısı ince, uzun bir kadın: Asıl adı Gabrielle ama sahne adı misali Coco Chanel olarak biliniyor. Babası tarafından ilgi, sevgi görmeyen, annesiyle ve kardeşleriyle belli bir yaşına kadar sefalet içinde yaşayan annesi öldüğünde babası tarafından manastıra verilen ve bir daha da aranıp sorulmayan bir çocuk Gabrielle. Ardından bir terzi yanında çalışmaya başlıyor.

İş dünyasındaki başarılarında büyük pay özellikle birlikte olduğu adamların... Ancak yeterince para kazandığında hala birlikte olduğu sevgilisine borcunu ödeyecek kadar da özgürlüğüne düşkün bir kadın. Ne olursa olsun bir devrimci. O dönemin büyük şapkalarından farklı olarak küçük şapka tasarımlarıyla başlıyor iş yaşantısına. Ardından korseli, ağır, etekli, fırfırlı elbiselerdense, bilek yukarısına çıkardığı etek boyu çok tutuluyor. Asla tercih edilmeyen kumaşlardan, alışılmadık tasarımlar yaparak o dönemin modasına adını altın harflerle yazdırıyor. Yirmi beş koku arasından seçtiği No.5 adlı parfümüyle hala dünyanın en çok satan parfümü unvanını taşıyor. Yüzyılın en yaratıcı insanı seçiliyor.



Bunun yanında yalnızca moda dünyasında değil, sanat, siyaset, askeri ve diplomatik ilişkileriyle de pek çok alana etki edebilmiş bir kişilik. Coco Chanel ile ilgili çok eleştiriler okudum. Sevgililerinin parasıyla bir şeyler elde etmiş, çıkarı için II. Dünya Savaşı sırasında Almanlarla işbirliği yapmış olması eleştiri konuları arasında. Ancak her zaman, her koşulda yargıların, eleştirilerin zamanın koşullarına göre yapılması gerektiğinden yanayım.

Her ne kadar amacına ulaşmak için bu tarz tali yollar seçse de, yine de fark edildiği, takip edildiği bir gerçek. Denenmemişi deneyip, alışılmadığı ortaya koyup bu kadar kabullenilmek bile büyük bir başarı, neredeyse 100 yıl sonra bile...

"Korkuyu aşmak istiyorsan tek yapman gereken, hızlı gitmekti." (s.45)

"Sen hayatının bir tek geçmişinden hoşlanmıyorsun. Ama yaşanmış olanın acı iğnesi, yaşamış olduğun karabasanlar, şimdi çok uzaklarda kalmış gibi görünüyorlar, neredeyse sana ait bile değiller. Hem sonra insanın kendi geçmişi, bir başkasının dinlemek istediğinde derlenip toparlanacak bir öyküden başka bir şey değildir. İnsan bu öyküyü bir tefrika roman gibi oluşturarak keyfine göre dönüştürebilir. Üzerine göre yeniden biçimlendiren bir yazar gibidir. İnsan yeğlediği geçmişi yaratmak için birkaç yararlı yalandan yardım alır, işte o kadar." (s.83)

"Karşıma çıkan, çevremizde bulunan her şeyde daima sanat aramışımdır: sadece bir tabloda ya da kilise cephesinde değil. İyi düşünün. Sanat neden yalnızca gözleri ilgilendirmeli? Lagünde huzur içinde ilerleyen gondolların sesini dinlemek de harika değil mi? Tatmakta olduğumuz şu meyveli dondurma son derece leziz değil mi?" (s.166)

"Kimi zaman seçimlere acılar neden olur. Belki de kötü bir olay insanı bütün hayatını yeniden gözden geçirmeye zorlar." (s.177)

*İkinci fotoğraf http://sengook.com sitesinden alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder