19 Haziran 2014 Perşembe

Haziran ajandasından seçmeler

Buraya yazmamam okumadığım, izlemediğim, kısacası hayatımı dondurduğum anlamına gelmiyor. İşte son zamanlarda okuduklarım, izlediklerim, hayırladığım mekanlar...

Kuklacı Çocuk: Çarpıcı bir İkinci Dünya Savaşı hikayesi. O yıllarda Yahudi bir kuklacı çocuk ve bir Alman askerinin savaş ve sonrasındaki öykülerini ve daha sonra bu iki hayatın yıllar sonra kesişmesini okuyacaksınız. Hikaye gerçekten güzel, etkileyici. Ammavelakin... II. Dünya Savaşı, Nazi zulmü, Yahudi soykırımı ve arkasındaki subliminal "Yaşasın Amerika" mesajlarından artık sıkılmadık mı? Ben sıkıldım... Evet belli ki bu hikayeler iyi satıyor, filmi, kitabı, belgeseli derken büyük mü büyük bir kitle bundan ekmek yiyor. Kimseye yeter artık yazmayın, filmini çekmeyin diyemeyiz ama dünyada ne sarsıcı olaylar, ne katliamlar var ve hiçbirinin altı bu kadar kalın ve defalarca çizilmiyor. Güçlü kimse, onun mağduriyeti en fazla sanki (tanıdık geldi mi)... Eğer ki sıkılmadım, defalarca bu hikayelerden okurum derseniz buyurunuz.

Bu kitabı okurken yarıda bırakıp iki kitap daha bitirdim. Sonra kaldığım yerden devam ettim.

Kuantumun Gücü: Kitap geldiğinde dayanamayıp kıyıda köşede, bulduğum her fırsatta okudum bu kitabı. Tavsiye etmelik kitaplarımdan biri. İste-olsun, mesajlı, kişisel gelişim kitapları içerisinde bence temel sayılabilecek bilgilerle başlıyor. Ben de bu aleme dalmak, kendimi geliştirmek istiyorum derseniz bu kitapla iyi bir başlangıç yapabilirsiniz. Temel fizik kurallarını anlatarak başlıyor bir kere bu da benim gibi somut örnekler, kanıtlar isteyen biriyseniz aklınıza mantığınıza yatırarak kuantumun gücünden bahsediyor. Bu kitabı bir kez daha okuyacağım, o zaman daha detaylı paylaşmayı düşünüyorum. 

Çırılçıplak Aşk: Okumayı seven kız grubuyla "kitap günü" yapmaya karar verdik. İlk toplaşmamızda herkes okuyup beğendiği bir kitabını getirecek, sonra kitap grupta dönecek, herkes her kitabı okuyacak ve gün tamamlanacak. Benim şansıma Aret Vartanyan'ın Çırılçıplak Aşk'ı düştü. Aret Vartanyan'ın ciddi fanları var, sosyal medyada çok aktif ve güçlü bir isim, karizmatik bir adam olması da bu tarz kitapların hedef aldığı belli bir yaşa gelmiş-eğitimli kadınlara hitap etmesi açısından bir artı daha sağlıyor. 

Aşk ve ilişkiler üzerine ideal olanı anlatan, ilişkiyi güzelleştirmeyi amaçlayan bir kitap olmuş. Belki ilişkiler üzerine en az kafa yorduğum bir dönemimde olmamdan beni çok açmadı. Ama bu konuda bir arayışınız, soru işaretleriniz varsa iyi gelebilir. 

Rush: 1970'lerde Formula 1 pilotu olan iki adamın öyküsünü anlatan bu film afişiyle bile bir "erkek" filmi imajı uyandırabilir. Gerçekten de film bittiğinde Mr. Balmy benden daha çok etkilendi. Filmin gerçek bir hikayeden uyarlanması, anlatımındaki güzellik filmi her kitleye hitap eden bir hale getirmiş. Filmin uzunluğu da makul. Tavsiye...

Sagaris Meyhane: Çayyolu Alacaatlı yolu üzerinde bir villanın bahçesi ve alt katı Sagaris Meyhane olarak hizmet veriyor, üst katında sahipleri yaşıyor, evin hanımı mutfağa girip tek tek yemekleri, mezeleri yapıyor, nefis dekorasyonlu bir bahçede, çimlerin üzerinde yiyip içip sohbete dalıyorsunuz. Canlı müzik biz gittiğimizde tıngır mıngır içeride çalıyordu, biz o caanım bahçeyi bırakamadık o yüzden müzik konusunda çok fikrim yok, haftanın üç günü üç farklı grup müzik yapıyormuş ve daha önce gidenler müziğin güzel olduğunu söylüyor. Mekan sahibesi masa masa dolaşıp hatır soruyor. Çayyolu bize biraz uzak ama yine de arada kaçmalık güzel, sırf çimen üzeri masalar bile yeter...


Yolluk Park 17: Meyhane deyince aklınıza minicik salaş masalarda lezzetli meze, tıngır mıngır bir müzik ve koyu bir arkadaş sohbeti geliyorsa, bu yer de evinize yürüme mesafesindeyse aradığınızı buldunuz demektir. Çoktan bilinen, keşfedilen bir yer olsa da ben ilk kez gittim ve bayıldım. Fiyatlar makul, mezeler şahane, ciğerini ben yemesem de yiyenler bayılıyor. Ayrancı pazarının arkasında. Gidin, yiyin, için, güzelleşin.


Pizza il Forno: Benim gibi İtalyan yemekleri, pizza delisiyseniz, çok eski olmamasına rağmen Ankara'nın bu güzide pizzacısını duymamaya imkan yok. Standart pizzacıların fiyatına, fırında özel olarak pişirilen İtalyan işi pizza yiyorsunuz, salatalarına bayılıyorsunuz. Yemek sonrası tatlı niyetine nutella pizzası ve hatta tiramisu yiyorsunuz. Tıka basa doyup ertesi gün akşama kadar bir şey yemek istemiyorsunuz ve sonuç eve bile sipariş verebiliyorsunuz! Çankaya Yıldız'da minicik ama şirin, kaliteli ve çoktaaannn namı alıp yürümüş bu pizzacıyı keşfetmeyen kalmasın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder