22 Haziran 2014 Pazar

En kötü anne, "anne" olacağım diye kendini unutmuş annedir...

Üniversite yıllarımdaki "gezerim, okurum, eğlenirim ama sınavları da iyi derecelerle geçerim, hem dersleri kaçırmam, hem üniversite şenliklerini, çimlere yayılmaktan da vazgeçmem" hallerim herkesin diline dolanmıştı bir ara. En ön sıraya oturup hocanın ağzından her çıkanı yazan bir tip değildim, aksine derslerde son derece ilgisiz görünür, sınava dakikalar kala herkes çalışırken goygoyla vakit geçirirdim. Dolayısıyla yüksek notlar almam çok dikkat çekiyordu. Çünkü ön sıra güzellerini bir kafede, barda, okulun çimlerinde görmek zordu. Oysa ben hem bunları yapıp hem de iyi ortalamalar tutturuyordum. "Senin kadar sosyal inek görmedim" derdi bir arkadaşım.


O yıllarda "şimdi iyi amaaaa çalışma hayatına girince anlayacaksın hanyayı, konyayı" gibi çok bilmişlerin default cümlelerine maruz kalıp "Allah Allah bu iş hayatı insanın canına okuyor demek ki" diye düşünürken kendimi iş hayatında bulmamla hiçbir şeyin değişmediği aksine kendime daha çok zaman ayırabildiğim bir süreç de başlamış oldu. Ne de olsa artık hazırlanması gereken ödevler, bekleyen final sınavları da yoktu. Sabah kalkıp spor yapmak, akşamı arkadaşlarla geçirmek, kaçta yatarsam yatayım, ne kadar üzgün olursam olayım kendimi salmayan hallerim, makyajım, ojelerim... Bu sefer iş hayatındakilerde "evlenince bunlarla uğraşamazsın, pihuuu evin işleri, yemek, kocan derken, zor o işler" cümleleri başladı.

Ama üzgünüm yine öyle olmadı. Evet evim var, kocam var, ama ne sporum, ne süsüm püsüm, ne gezmelerim, ne de kişisel zevklerimi, evlendim artık buna vakit ayıramıyorum cümlesiyle kurban etmiyorum.


Ve şimdi geldiğim nokta: Çocuk olunca bunları zor yaparsın, çocuk olana kadar hayatını yaşa, sonra bütün hayatın çocuk olacak! Üzgünüm, o kadın ben değilim!

Bir kere şunu biliyorum, çocuk anne karnına düştüğü andan itibaren arada öyle bir organik bağ oluşuyor ki, anne mutsuzsa, halinden şikayetçiyse o bebeğin mutlu olması çok zor. Doğup büyüdü, süt vermeye başladın, her an yanındasın, kurduğun her cümle bilinçaltında bir şeyler oluşturuyor ve sen farkına varmasan da onun birey olarak gelişiminde hep bunlar yer ediyor. Ben kendi adıma "seni doğurdum ama bütün hayatımı, mutlu olduğum, beni ben yapan şeyleri senin için çöpe attım" diyen bir anne istemezdim. Bu biraz da gelecek günler için bir pazarlık değil midir? Ben sana saçımı süpürge ettim, bir gün sıra sana gelecek...

Çocuğun olduysa gezemezsin, dışarı çıkamazsın, işte olmadığın her an çocuğunun yanında olmalısın... Yaptığın her şeyi çocukla yapmaya devam etsen bu sefer de ayıplar, çocuğu perişan ediyor derler... Yanlış anlaşılma olmasın, eğer ki durum tercihlerin değişmesinden ibaretse söyleyecek bir şeyim yok. Hani arkadaşlarımla gezmek değil, çocuğumla olmak istiyorum diyene tabi ki saygı duyarım ama kahretsin arkadaşlarımla olmak istiyorum ama çocuk buna bir engel derseniz, burada çocuk değil siz suçlusunuz.

Lise yıllarımdan sevdiğim bir arkadaşımın bir yaşlarında bir bebeği var, durup durup facebooktan yazıyor bana. "Sana öyle özeniyorum ki, çocuk oldu hayatım bitti, ne güzel yiyip içip geziyorsun" diyor. Diyorum ki "e bu çocuk sadece senin mi, bırak babasına, sen de biraz kendine zaman ayır", hararetle karşı çıkıyor: "Babası hayatta bakamaz!!!" Kabul etmiyorum... Kimse anne ya da baba olarak doğmuyor, annelik içgüdüyle yapılıyorsa, babalık da öğreniliyor. Ve evet, güvenip sorumluluk vermediğiniz birinden kendiliğinden başarılı bir icraat beklemek çok çok saçma!


Danimarkalı bir kızla evli Türk bir tanıdığım var. Biri 1.5 yaşında, diğeri 6 aylık iki bebekle Avusturalya'ya gezmeye gidiyorlar. Hiçbir zaman 'aman çocuk da perişan olur' diye bir şey yok. Zaten olmuyor da. Öyle yetiştirmişler, alıştırmışlar. Biz de sadece 8 saatlik yola dayanamaz diye deniz kenarındaki yazlığına gitmeyen aileler var. Halbuki neye alıştırırsan o oluyor. Sonra mutsuz aileler, hayatlarındaki her şeyi o çocuklara göre programladığı için dünya kendi çevresinde dönüyor zanneden tatminsiz çocuklardan oluşan bir toplum halini alıyoruz.

Hariçten gazel okumak istemem ama bir gün cesaret edip bir junior dünyaya getirdiğimde, kendi olmayı ve kendi kalmayı başaran bir anne olacağım! Bunu da buraya not düşmek istedim...

*Görseller internetten alıntıdır, kaynağına maalesef ulaşamadım.

1 yorum:

  1. Aynen katılıyorum seyyah ruhlu ablam benim :) bu yazına en güzel örnek Özlem Tunca diyebiliriz.Bu arada sen şahane, blog şahane, hikayeler, kitaplar vs. Her yazında seninle birlikte yaşadım tüm anlatılanları. Neyse kısa kesiyorum daha önce nasıl keşfetmedim diye kaygılanırken, kendimi bloğunun diğer maceralarına gömüyorum :) Sevgiyle kal...

    YanıtlaSil