25 Haziran 2014 Çarşamba

Bir intihar yöntemi: Yemek, yemek, daha çok yemek, hep yemek!

"Şekeri hayatımdan çıkardım.
6 aydır pizza yemiyorum.
Patates kızartmasının tadını unuttum."

Bu cümleleri kuranlar benim için hayatta çok büyük bir şeyi başarmış insanlar. Onların motivasyonunu, nasıl böyle olabildiklerini çok merak ediyorum. Hani aya çıkan insana olan hayranlık, şaşkınlık misali...


İçimdeki neyin boşluğuysa yemek yemek vazgeçilmezim. Belli periyotlarla canım hamburger, çiğ köfte, soslu soğanlı dürüm, pizza çeker. Tatlıyı ise her koşulda! Şunu biliyorum yeme alışkanlığın hep bunların üzerine kurulmamalı ama bunlardan mahrum bir hayat da benim için çekilmez. Neyi, ne zaman, nasıl yediğine dikkat etmek lazım. Yasaklamakla olmuyor.

Hele bizim gibi günün 8-9 saatini bilgisayar başında oturarak geçiriyorsa insan günlük 2 saatlik spor bile yetersiz. O zaman iş beslenmeye kalıyor. Niye buna taktım. Günlerdir öyle bir yiyorum ki... Kendime şaşırıyorum. Neyse ki yedikçe aşırı kilo alan biri değilim ama beslenme şekli bile öyle rahatsız ediyor ki! Üstelik yaş 35'e yaklaşırken artık silkenlenmek de lazım sanki, metabolizma ne olursa olsun yavaşlıyor. Bir şeyleri değiştirmezsek gidişat kötü...


Aslında beslenme/egzersiz paradoksunun en güzel özeti aşağıda anlattığım hikayede gizli... At kadar koşmadığımıza göre geriye işin beslenme bacağı kalıyor... Buyurun hikayeye:

Pilates eğitiminde spor psikolojisi, sporcu beslenmesi eğitimini vermek üzere sarışın, kıvırcık, kaynak mı kaynak bir kadın tanıdım! Ankara Üniversitesi'nden Neşe Şahin Özdemir. Önce gayet tersti, tanrım herkesi bozuyor, havalı mı havalı... Ama ben ondaki ışığı fark ettim ve dedim ki "bu kadın çok kafa dengi!" Gerçekten de günün sonuna doğru herkes dediğime geldi.

Bir kere kafa geleneksel şekilde işlemiyor, elalem ne der kaygısı yok, on numara!

Eğitimde konu sporcu beslenmesi ve bir hikaye anlattı, bayıldım...

Bir organizasyon için Erzurum'a gidiyor. Erzurum'da yaşayan oralı bir profesörün de olduğu bir yemek organizasyonu var. Bizim hatun et söylüyor, Erzurum'da başka ne yenir diyerek... Profesör ise salata... Şaşırıyor, diyor ki: "Hocam etin en iyi olduğu yerdesiniz ve salata yiyorsunuz???" Profesör: "Diyet yapıyorum" diye karşılık veriyor. Zeki hatun, cevabından belli... "Hocam ot yiyerek zayıflanmaz... Bakın doğaya. Koyunlar, inekler, hepsi ot yiyor, ama hepsi yağlı hayvanlar; bir de etçillere bakın aslanlar, kaplanlar, etcil kuşlar, kartallar, şahinler, hepsi çevik, yağsız hayvanlar. Demek ki ot yiyerek zayıflanmaz."

Profesör hak veriyor ama kafası da karışmış, en sonunda buluyor vurulacak yeri: "Peki ya atlar? Onlar da otla besleniyor?" Bizim hoca da az değil tabi: "Hocam at kadar koştuktan sonra ne isterseniz yiyin."

*Görseller internetten, kaynağa maalesef ulaşamadım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder