25 Temmuz 2015 Cumartesi

Datça Günlüğü-1: Datça'ya giriş, Kargı'da denize ısınmalar, denizden Datça'yı turlamalar...

Datça tatili Marmaris-Datça yolu üzerindeki Mavi Pide'de başlarmış! Test etmiş biri olarak söyleyeyim, doğru!

Datça'ya yaklaşık 1 saatlik bir yolumuz kala methini her yerde durduğumuz Mavi Pide'de yemek molası verdik. Kendi fırınlarında pişirdikleri spesiyal pideleri çok beğeniliyor, biz çok aç olmadığımız için bir tane patlıcanlı-kuşbaşılıyı ve tatlı niyetine ballı-tahinli pideyi paylaştık. Tadımlık da olsa lezzetlerine diyecek yoktu. Yemek üstüne Türk kahvemi yudumlarken artık üzerime giydiğim yol kıyafetleri bir hayli fazla gelmeye başladı. İşte o yüzden diyorum: Datça tatili burada başlar! Dev ağaçların serin gölgesi, yanımızdan akan nehir ve suda attığımız yemeklere üşüşen sevimli ördekler!


Motivasyonu burada tamamlayıp yolun geri kalanındaki harika manzarayı seyrede seyrede otele ulaştık ve bittabi bikinileri kuşanıp kendimizi otele en yakın Kargı Koyu'na attık. Bozuk köy yollarından, harika koya baka baka sahile ulaştık. Öyle beach club filan yok, bildiğiniz sahil işletmesi. Mykonos haricindeki Yunan adalarında olduğu gibi. İki işletmeden biri bizim otelde kalanlara ücretsiz şezlong verdiğinden ona girdik. Denize kendimi atmamla fark ettim ki, bu koyda yüzmek havuzda yüzmek gibi keyif veriyor insana.Temiz, sakin ve ne kadar açılırsan açıl dibini görebiliyorsun, 4-5 metre derinlikteki denizin dibini görmek hayatta her zaman yaşayacağımız bir tecrübe değil. Yılın tüm yorgunluğunu iyot kokusuyla attıktan sonra saçımdan sular damlarken birer bira parlattık Mr. Balmy ile yanına da ev tipi patates kızartması.




Akşamüstü otele gelip giyindikten sonra Datça Merkez'e yemek yemeye gittik. Datça denilince akla gelen mekanlardan Zekeriya Sofrası'nda önce Antep Yuvalaması, sonrasında çiçek dolmasını mideye indirdik, sahilde biraz yürüdük ve yolun yorgunluğunu atmak için erkenden otele döndük.



Ertesi sabah tekne turu yapmak üzere erkenden limandaydık. Tekne turu düşünenler için birkaç seçenek var: Kısa tur, uzun tur, Selimiye turu, Bozburun turu... Biz o gün Zekeriya Sofrası'ndaki Burhan'ın tavsiyesiyle Cem adlı tatlı mı tatlı çocukla iletişime geçip Barış adlı tekneyle uzun tura yani Knidos'a kadar giden tura katıldık. Küçük, müzikleri güzel bir tekne...




Tekne turunda önce Kargı koyu ve İnce Burun'u geçip Hayıtbükü'nde yüzme molası verdik. Ardından Knidos Antik Kenti'ne limandan yanaştık. Teknede spor ayakkabılarımızı giyip antik kenti dolaştık. Knidos tarihi yaklaşık 2000 yıl öncesine dayanan önemli bir liman dolayısıyla ticaret kenti imiş. Datça yarımadasının da en uç noktası burası. Yaklaşık yarım saat süren gezimizin ardından sıcaktan öyle bunaldım ki yemek öncesi kendimi turkuaz sulara bırakıverdim.






Ardından salata-makarna-balık mönülü öğle yemeğimizi yiyip dönüş yoluna geçtik. Elimde Buket Uzuner'in son kitabı Uyumsuz Defne Kaman'ın Maceraları: Toprak kitabı, kafamda sadece eşit bronzlaşma derdiyle, her durakta kendimi durgun turkuaz sulara atıverdim: Palamutbükü, Ovabükü, Domuzçukuru, Akvaryum koyu... Denizle dolu dolu bir gün oldu.



Tur bitiminde otelde duşumuzu alıp yeniden Datça Merkez'e geldik ve güzel bir yemek temennisiyle sürekli adını duyduğumuz Fevzi'nin Yeri'ne gittik. Amaç rakı-balık yapmaktı. Ben onca beğenen insanın aksine gerçekten hiç beğenmedim... Ne müşteriye tavırlarını, ne satış politikalarını, ne de yemeklerini. Bir kere ara sokakta, Datça gibi havadar bir yerde üstelik, son derece basık ve rahatsız bir havası var. Mönüsü yok, garson masaya sipariş almaya gelir gelmez "size ben önereyim" deyip başlıyor saymaya "o var, bu var". Bize yaptıkları Ege otlarının muhteşem olduğunu söyleyip 8 çeşit mezeden oluşan tabağı ısrarla tavsiye etti. Biz de yanına klasik peynirli ve acılı iki meze daha söyleyip başladık. Sürekli masaya gelip "bugün ilk kez şunu denedik, çok güzel, alın" diye ısrar eden, "balığı öyle karışmış, değişmiş formlarda sevmiyoruz" dediğimiz halde sürekli balık çorbası tavsiye eden garson rakının yanına su bile getirmedi üstelik! Otların içinde sanırım iki ya da üç tanesi gerçekten hoşumuza gitti. Masadeki en iyi şeyler de peynir ve acılı ezme gibi risksiz tercihlerimiz oldu. Sonrasında ara sıcak olarak ızgara ahtapot söyledik ama ahtapottan ziyade tane karabiber çiğnedik bol bol. Bu kadar çok karabiberi üstelik tane olarak niye ahtapotun üzerine koydular anlamadım! Sonrasındaki balık ve tatlı ısrarlarına rağmen ahtapot faciasından sonra daha fazla bir şey söylemeden rakıları bitirip kalktık ve bu mönüye hiç de uygun olmayan bir hesap ödedik.




Ardından limanda bir tur attık. Güzel bir canlı müzik mekanında bir şeyler içip otele döndük. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder