26 Haziran 2015 Cuma

"Catch me if you can": Koşu günlüğü

Çocukluğumda annemin bana taktığı isabetli bir ad vardı: “kurtlu”. Az yiyen, boğazsız ama yerinde duramayan bir çocuktum. En çok özendiklerim buz patencileri, tenisçiler, dansçılar, ritmik jimnastikçiler… Çocukluğumda çeşitli sporlara meylettiysem de sanırım sporcu disiplini denilen şeyi idrak edemediğimden hep yarım yamalak kaldı. 

Lise yıllarında bir şey keşfettik: Yürümek insana iyi geliyordu ve ekonomik de oluyordu. Okul servisinden ayrılıp toplu taşıma artı yürümeyle üniversite sınavının getirdiği fazla kiloları verip cillop gibi mezuniyet kızları oluvermiştik.

Üniversite yıllarımda ise yürümeye devam ettim, bu kez bir yerden bir yere gitme haricinde buna belli bir zaman ayırarak hem de. O yıllardaki yürüyüşlerim, bir yandan düşündüklerimle, dinlediğim müziklerle kendimi keşfetmelerim, bir şeyleri fark etmelerim ile daha da anlam kazandı. Hareket etmenin hem ruha, hem bedene iyi geldiğini o zaman fark ettim. 

İşe başladığımda ise yürüyüş için bazen hava karanlıkken yollara düştüm, seyahatte de olsam sabahları kalkıp hem şehri kokladım, hem de vücudumun ısrarla istediği şeyi vermiş oldum. 


Sabit bir işe geçince ise spor salonu üyeliği yaptım. Neredeyse 10 yıldır tesis kullanıyorum. Tatiller ve belli rahatsızlıklar harici hiç öyle uzun aralar vermedim. Önceleri motivasyonu kolay sağlıyor diye grup derslerine yöneldim, bir sürü şeyi yaptım. Ancak son 1-2 yıldır fitness denilen bir mucize ile haşır neşir oluyorum. Grup dersinin insanı kısıtlayan saatlerindense istediğim ve imkan bulabildiğim her an gitme şansım var, üstelik grup dersindeki her yaş, cinsiyetten insana göre yaptırılan egzersizlerin yerini sadece bana özel hareketler aldı. 

Sürekli yürüyüş yapıp cardio aletlerinin tepesinden inmeseniz de akılda tutulması gereken bir şey, kadınların muhakkak ağırlık egzersizi yapması gerektiği… Çünkü kemik-kas erimesi kadınlarda erkeklere göre çok daha riskli boyutlara ulaşıyor ve kas yoğunluğunuz ne kadar artarsa yağ yakımınız o kadar kolaylaşıyor. Tabi ağırlık çalışması denilince akla body building geliyorsa orada durun… Kimse 3-5 kiloluk dumbella o kaslı vücut şampiyonları gibi olmaz. Gücünüze, vücudunuza göre ağırlık sizi ilk etapta şişirse de sonraki süreçte mutlaka daralma sağlar.


Fitnessın yanı sıra cardio çalışması da yapmak gerekiyor malum. Ben o işi de spor salonundaki aletler üzerinde yaparken sevgili hocam açık havada ve değişik zeminlerdeki koşunun vücuda çok daha faydalı olacağını söyledi. 

Havaların da ısınmasıyla benim özellikle sabahları çok sevdiğim Dikmen Vadisi’nde koşmaya başladım. İlk günler nefes ayarlamakta, tempoyu tutturmakta çok zorlandım. Aşil tendonumda anormal ağrılar hissettim. Deneme yanılmayla doğru ayakkabıyı, doğru kıyafeti buldum. Oksijeni ciğerlerime kadar çekip, 8-10 derece sıcaklıkta sırtımdan çıkan tere hayret eden insanları gördükçe zevkim katlandı. En az 10 km’lik her koşunun sonunda damarlarımda kanımın daha bir hevesle aktığını hissettim. Öyle mutlu oldum, öyle bir endorfin salgıladım ki, koşunun sonunda kaslarıma, kemiklerime, beni ayakta tutan sağlığıma teşekkür ettim, onlar yerinde ve sapasağlam olmasa böyle bir mutluluğu yaşayamazdım, diye.


Şimdi mesafeyi uzatmaya, hızlanmaya odaklandım. Yaz sabahlarının en güzel aktivitesi için, iliklerinize kadar “iyi” hissetmek için sadece bir spor ayakkabı yeterli! Durduğunuz kabahat!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder