7 Ocak 2014 Salı

Preview of 2014

2013’ü geride bıraktık. Her yıl sonunda zaman zaman zihnimden, zaman zaman kağıt üzerinde, olmadı sanal ortamda bir önceki yılın muhasebesi sonrası, önümde uzanmış 365 günde yapılması hedeflenenleri bir liste haline getirip yılsonunda genellikle o listeyi hatırlamıyorum bile!



2014’e girerken de "tamam 2014 sağlıklı beslenmeye başladığım yıl olacak, daha çok okuyacağım, daha çok yazacağım, kişisel bakımıma daha çok özen göstereceğim” diye uzayıp giden listem 3 Ocak itibariyle meydana gelen bir arkadaş toplaşması sonrası yalan oldu.

Bugün itibariyle fark ettim ki bazı şeyler insanın üzerinde zoraki duruyorsa uzun süre durmuyor. O yüzden yılbaşında yapılan o listeleri unutup gidiyoruz yılın sonunda, elimize geçse utanç duyuyoruz, suçluluk hissediyoruz. Başkasının gazı, kendinin itelemesi de bir işe yaramıyor. Sağda solda bol bol yeni yıl kararları yazısı okudum. Benimkilere benzer şeyler yazıyor, mesela diyor ki “düzenli spor yapacağım”. Bak işte ben o konuda hiç karar almadım bugüne kadar, hiç de öyle uzun zaman kaytarmadım, neden? Çünkü yaşamımın bir parçası, mutluluk kaynaklarımdan biri olmuş spor, yapmam gerekenden fazlasını bile yaptığımı düşünüyorum. Öte yandan sağlıklı beslenme deyince o elbise benim üzerimde bence eğreti duruyor. Seviyorum çünkü yemek yemeyi… Yerken sohbet etmeyi, yeni bir şeyler tatmayı, birkaç kadeh bir şeyler içip çakırkeyif olmayı. Sağlıklı beslenmeyi uygulasam bu keyiften mahrum kalıp mutsuz olacağım. Sonra da “öööeeehhh yeter ama” deyip dünyayı yeme eğilimine gireceğim.

Okuma yazma meselesi mesela. Üzerinde ciddi anlamda emek sarf edilmesi gereken, sizin %100 aktif rol oynadığınız bir şey. Bambaşka bir hazzı var o bir gerçek ancak öte yandan zihninizle, aklınızla, duygunuzla o kitaba sarılmanız, o yazıyı tüm benliğinizi vererek yazmanız gerekiyor. Ancak çoğunlukla öyle bir an geliyor ki tüm gün dışarının kahrını çekip eve kendinizi zar zor atmışsınız, günlük koşuşturmadan, iş stresinden, insan ilişkilerinin yorgunluğundan kafa kazan gibi olmuş, insan sadece tüm ağırlığını bir koltuğa bırakıp boş boş oturmak istiyor. Televizyon o yüzden çok seviliyor bu ülkede. Çünkü siyasetinden, ekonomiye hatta gündelik yaşamlarımıza yeterince karmaşık bir gündemimiz var, hayatlarımız zor; hiçbir emek sarf etmeden karşısında oturup zihnimizi boşaltabildiğimiz bir şey var, hangimiz izleyecek hiçbir şey bulamadığımız halde saatlerce kanal değiştirerek başında oturmadık ki o meretin? Kitap okumak hatta film izlemek bile bir emek halbuki. Konsantre olacaksın, baştan sona kendini vereceksin, kendince mesajlar çıkaracaksın, dikkat edeceksin.

Kişisel bakıma gelince asla makyajla ve dişlerini fırçalamadan uyumayan biriyim, kremlerimi de ihmal etmiyorum, herkesin hayret ettiği bir huyum var: Her akşam ojelerimi çıkarıp her sabah yeniden sürüyorum! Buna rağmen arada yeter deyip yağlanmış saçlarımla dolaşmak istiyorum, manikürüm pedikürüm gelse de yaptırmaya üşeniyorum. Alışkanlığın olanları, olmazsa olmazlarını iki elin kanda olsa yapıyorsun ancak diğerleri için zaman geliyor ipin ucunu bırakmak istiyorsun. Çünkü insan arada bir kendini salmak istiyor ya da sürekli bakım halinde dolaşıp kendini kasmak yerine arada gevşemek istiyor.



Yeni yılın altıncı gününde bu yıl farklı bir şey olmalı dedim. Mesela şunlar geldi aklıma:

Kendini ne mutlu ediyorsa onu yap. Zorunluluktan, yapılması gerektiğinden bir şeyleri yapıp kendini zorlama. Evin pislik içinde ama senin de temizlik yapasın yok mu, bırak kalsın, kimse birazcık kirden ölmez! Nasılsa bir gün bir şey dürtecek ve o evi canı gönülden temizlemek isteyeceksin!

Kendini de, çevrendekileri de rahat bırak. Ne kendini, ne başkalarını zorlayarak güzel alışkanlıklar kazandıramazsın, kötü alışkanlıklardan vazgeçiremezsin. Sadece kendine yokuş, etrafını da gerim gerim geren biri olur çıkarsın. Her şeyi olduğu gibi kabul etmek en zoru olsa da, en güzeli. Bazı şeyleri sadece zamanın halledebileceğini de unutmamak gerek, ya sabır!

Anı yaşa, keyif al. Bu da hayattaki en zor şeylerden biri. Geçmişi unutmak, geleceği yok saymak. Ne geçmiş var, ne gelecek ancak biz sadece “şimdi” yokmuş gibi davranıyoruz. Geçmişi geride bırakmak üzüntüye, geleceği unutmak kaygılara son verecek. Sadece içinde olduğumuz “an” var, onu yaşa, gerisini zamanı gelince düşünürsün.

Tek derdin, kaygın, çatışman kendinle olmalı. Başımıza ne geliyorsa biz seçiyoruz. Bence mutluluk/mutsuzluk bile bir tercih. Artık olanlardan dolayı dış etkenlere fatura çıkarmak, suçlamak yerine, “böyle bir şeyi ben neden seçmiş olabilirim” diye düşünmek en güzeli. Tabi bunu da “neden ben” diye arabeske bağlamadan. Hayatta en kolay değiştireceğin şey sadece sensin, bunu hatırla. Bunun yanında kendine şefkat göster, kendini şımart, mutlu etmek için elinden geleni yap, kendine kötü gelen her şeyden uzak dur. Dünya onun çevresinde dönüyor çünkü, dünyayı güzelleştirmenin başlangıcı "sen"den başlıyor.

Söylenecek daha çok şey var belki. Klasik temennilerle yeni yılın ilk yazısı bitsin.


Sağlık, mutluluk, aşk, sevgi, saygı, huzur, barış, ailem, sevgilim, dostlarım, bol seyahat, bol spor, bol para, şans, müzik, film, kitap, yazı, blog:)))


*Fotoğraflar internetten alıntıdır, kaynağını maalesef bulamadım.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder