10 Nisan 2013 Çarşamba

Keep calm and listen to music

Her insanın bir duyusu diğerlerine göre daha gelişkin olurmuş. Kimisi duyduğunu zihninde daha iyi tutarmış, kimisi gördüğünü.



Mesela ben görsel zekası daha gelişkin olan biriyim. Okul zamanlarında dersi derste dinlersen evde çalışmana gerek kalmaz derlerdi. Dersi derste de dinlesem evde çalışmadan bir şey yapamazdım. Notlar tutardım, ön sıralara otururdum ama kendim okuyup gözümle takip ede ede incelemediysem dersi derste öğrenemezdim.

Şimdilerde dikkatimi çekmeye başladı bu. Mesela birine bir anı, günü, olayı hatırlatmak mı istedim, "hani üzerinde şu şu kıyafetler vardı, şurada durmuştun" gibi görsel detaylarla hafızama alıyorum o anı, günü, olayı. Dinlediğim hiçbir şeyde, hiçbir detayı hatırlamıyorum.



Cumartesi günü 30. Ankara Müzik Festivali kapsamında elime TSK Armoni Mızıkasının konser biletleri geçti. Kıvanç Tepe şefliği, Özgür Ünaldı'nın piyanosu ve yaklaşık 60 kişilik bir orkestra eşliğinde kulaklara bayram bir konser izledik. Ama ben duramadım yine yerimde. Kendime de kızıyorum içten içe, "seversin sen, niye böyle oldu, kapat gözlerini kendini müziğe bırak" diye ama nafile...

Sonra fark ettim, ben yıllardır, durup sadece müzik dinlememişim ki... Hep bir şeylerin fonu olmuş müzik, trafikte, kitabımı okurken, sabah işe gitme hazırlıklarımda, bir yerden bir yere giderken yolda. Halbuki özellikle öğrencilik yıllarımda böyle miydim? Oturur saatlerce müzik dinlerdim. Sonra hayatımı ortasından ikiye bölen bir milat yaşadım, müziğim sustu. Şimdi okuduğum kitapta diyor ki: "Bazen hayatınıza geri kabul edilmek için yapabileceğiniz hiçbir şey kalmaz." İşte ben de asla önceki gibi olamadım. Bu müziksizlik de oradan kalma.

Oysa müzik de hayatın mucizelerinden biri, o 60 kişilik orkestraya envayi çeşit enstrümana bakınca bunu düşündüm, her biri ayrı bir yolla, ayrı bir ses çıkarıyor ama ortaya bütünsel ve etkileyici bir eser çıkarıyor. Tıpkı sözcüklerin ardı ardına dizilip kendilerden çok daha büyük bir güç ortaya çıkarması gibi.

30 Nisan'a kadar festival devam ediyor, belki bir iki güzel konser daha izleme şansını yakalayabiliriz.

Demek ki önümüzdeki günlerde mesaim müzik üzerine olacak biraz, arşivleri karıştırmaya başlasam iyi olacak.


Hafta sonu Ece Temelkuran'ın konuşulup duran Düğümlere Üfleyen Kadınlar kitabına başladım. Şimdilik pek neler oluyor anlamadım ama sürprizler bekliyor beni, hissediyorum, yukarıda geçen alıntı cümle de bu kitaptan.

Hafta sonunun bir diğer güzelliği de nefis bir ihraç fazlası ürünler satan mağaza keşfetmem oldu. Üç elbiseye 45 tl verince insan haliyle mutlu oluyor. Yeri Emek'teki Çukurağa Sofrası'ndan sola döndüğünüzde karşınıza çıkıyor. Hem kimsenin üzerinde olmayan şeyler giymiş oluyorsunuz, hem de hoşuma gitmezse yer bezi yaparım diyecek, gözden çıkaracak kadar para ödemiş oluyorsunuz. Ayrıca yine Çukurağa Sofrası'nın hemen yanındaki küçük çantacıda da nefis şeyler var, kibar bir sahibi var ve fiyatta çok yardımcı oluyor.

Bu ara biraz alışverişe düşecek gibiyim ya hadi hayırlısı...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder