10 Mart 2014 Pazartesi

“Sözler ölmez, kulaklar unutur ama sözler ölmez”

Okunanlar, izlenenler, takip edilenler birikiyor, aslında yazdıklarım da birikiyor, tek sorun sanırım yayınlamakta. Bu ara sık yazma sözü vererek ajandadan çıkan kitap, film ve oyunlara bir göz atalım.


Kendime Doğru Yürüyorum-Kunter Kurt

NLP gibi birçok konuda uzman bir isim Kunter Kurt. Benim dikkatimi Seda Akgül’ün programında çekmişti. “Nefese konsantre olarak yapacağınız beş dakikalık derin nefes alıp verme egzersizi endorfin salgılamanıza ve kendinizi iyi hissetmenize yardımcı olur, her sabah uyanınca elinize bir kağıt alıp duvara yaslayıp ve nefes alıp vererek -ellerinizi kullanmadan- o kağıdı duvarda tutmaya çalışın, gün boyu kendinizi iyi hissedeceksiniz” demişti. O zaman transformal nefes hayatıma yeni girmişti. İlgimi oradan çekti.

Kitabını da alıp okumak istedim. Aradığım bu tarz yönlendirmelerdi aslında ancak bulduğum pratikten ziyade teorik birtakım bilgilendirmeler ve kitabın sonundaki soru cevap bölümüydü.

Kişisel gelişim kitaplarının şöyle bir etkisi var: Her şeyden önce verende değil, alanda prensibi geçerli. Orada yazanları sorgulamadığınız, içselleştiremediğiniz müddetçe okuyup geçeceğiniz cümleler olarak kalmaya mahkum kitaplar aynı zamanda kitabın yazarının da bir danışman olarak karşınızda oturup sizi doğru yöne yönlendirme şansı da bulunmuyor. Belki de o nedenle kitapta aradığımı bulduğumu söyleyemeyeceğim. Israrla hayatımı değiştirecek kişisel gelişim kitabını aramaya devam!

The Best Offer


Geçenlerde bizim cd’ciyi ziyaret ettim. Bu kez kendime ait bir film listesiyle. Ancak sadece bir tane filmi çıkarıp verdi bana, gerisi yine onun tavsiyeleri. The Best Offer da onun tavsiyelerinden bir İtalyan filmi.

Özetle filmde, bir müzayede salonuna sahip olan ve eski eserler konusunda uzman Virgil Oldman adındaki yaşlı ve takıntılı bir adamın gizemli bir kadınla tanışması ve ona aşık olması anlatılıyor. Şaşırtıcı sonu insanı sarsarken, bu sondan sonraki asıl “son” içinize ince bir sızı yerleşmesine neden oluyor.


Öncelikle aşktan ve aşkın hikmetlerinden dem vurulabilir bu filmle ilgili olarak. Daha sonra görselliği ve müziğiyle de insanın içine işliyor. Sırf gelip geçen sanat eserleri için bile oturup izlenebilir. Sonra birtakım muhteşem sözler var tabi…

v: lambert, are you married?
l: yes, nearly thirty years.
v: what's it like living with a woman?
l: like taking part in an auction sale, you never know if yours would be the best offer.

b: emotions are like work of art. they can be forged they seem just like the original but they are forgery.
v: forgery.
b: everything can be fake virgil: joy, pain, hate, illness, recovery... even love.

Filth

CD’ciyden isteyip bulduğum yegane film. Irvine Welsh romanından uyarlanan Filth, uyuşturucu ve seks bağımlısı adı üstünde “pisliğin teki” bir polis olan Bruce Robertson’ın adilikleri üzerine gerçekten harika bir film olmuş. “Yaptım ama bir sor neden yaptım” finaliyle de sonlanıyor. Film boyunca nefret edilen karakter, filmin sonunda hak verilen, acınası bir kahramana dönüşüyor. Herkes doğarken iyi,  çocukluk travmaları ve hayatta karşılaşılan büyük yıkımlar insanları bambaşka yerlere götürebiliyor, diyor.


Fimin başı epey eğlenceliyken ortalarından itibaren konu ağırlaşmaya başlıyor, şaşırtma, düşündürme ve filmin başında karanlık kalan bazı noktaların ya da film boyunca neden olduğu anlaşılmayan sanrıların tümü açığa çıkıyor. Sonu ise “işte budur” nidası ile geliyor.

Bir filmin romandan uyarlanması zaten konunun hayli dikkat çekici olduğunun işaretidir benim nazarımda. Romanının da katbekat fazlasıyla bayılarak okunacağına eminim. İzleyin, izlettirin.

Bütün Çılgınlar Sever Beni

Biz Ankara’da kuru kuruya yaşarız. İşten sıkılıp bunalıp hadi bu akşam şuraya gidelim diye spontan bir plan yapamayız. Çünkü bu şehirde sosyal hayat oldukça kısıtlıdır. Sokakların hareketi belli gün ve saatlerle sınırlıdır. Bir şeyler yapabilmek için sıkı sıkıya takip edip günü saati çok önceden belli olan aktivitelere İstanbul’da yaşayanların iki katı paralar vermemiz gerekir.


Bu nedenle Biletix takiplerimi Mert Fırat hayranlığımla birleştirerek Ankara’ya turneye gelen Bütün Çılgınlar Sever Beni oyununa bilet aldık. 65 dakika-1 perdelik, kadın-erkek ilişkileri ve dostluk üzerine güzel bir komedi oyunu. Ağır aheste Pazar gününe yaraşır, yormayan, zorlamayan, eğlendiren bir oyun olmuş. Mert Fırat’ın ve Volkan Yosunlu’nun performanslarına diyecek yok, Aslı Tandoğan bu iki başarılı performans nedeniyle epey sönük kalmış oyunda ancak onun da arp çalma konusunda oldukça başarılı olduğunu söyleyip hakkını yememiş olayım.

Yazımın başlığının da bu oyundan olduğunu belirtip huzurlarınızdan ayrılayım.

*Görseller çeşitli internet sitelerinden, kaynağına ulaşamadım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder