Okunanlar, izlenenler, takip edilenler birikiyor, aslında
yazdıklarım da birikiyor, tek sorun sanırım yayınlamakta. Bu ara sık yazma sözü
vererek ajandadan çıkan kitap, film ve oyunlara bir göz atalım.
Kendime Doğru Yürüyorum-Kunter Kurt
NLP
gibi birçok konuda uzman bir isim Kunter Kurt. Benim dikkatimi Seda Akgül’ün
programında çekmişti. “Nefese konsantre olarak yapacağınız beş dakikalık derin
nefes alıp verme egzersizi endorfin salgılamanıza ve kendinizi iyi hissetmenize
yardımcı olur, her sabah uyanınca elinize bir kağıt alıp duvara yaslayıp ve
nefes alıp vererek -ellerinizi kullanmadan- o kağıdı duvarda tutmaya çalışın,
gün boyu kendinizi iyi hissedeceksiniz” demişti. O zaman transformal nefes hayatıma
yeni girmişti. İlgimi oradan çekti.
Kitabını
da alıp okumak istedim. Aradığım bu tarz yönlendirmelerdi aslında ancak
bulduğum pratikten ziyade teorik birtakım bilgilendirmeler ve kitabın sonundaki
soru cevap bölümüydü.
Kişisel
gelişim kitaplarının şöyle bir etkisi var: Her şeyden önce verende değil,
alanda prensibi geçerli. Orada yazanları sorgulamadığınız,
içselleştiremediğiniz müddetçe okuyup geçeceğiniz cümleler olarak kalmaya
mahkum kitaplar aynı zamanda kitabın yazarının da bir danışman olarak karşınızda
oturup sizi doğru yöne yönlendirme şansı da bulunmuyor. Belki de o nedenle
kitapta aradığımı bulduğumu söyleyemeyeceğim. Israrla hayatımı değiştirecek
kişisel gelişim kitabını aramaya devam!
The Best Offer
Geçenlerde
bizim cd’ciyi ziyaret ettim. Bu kez kendime ait bir film listesiyle. Ancak
sadece bir tane filmi çıkarıp verdi bana, gerisi yine onun tavsiyeleri. The
Best Offer da onun tavsiyelerinden bir İtalyan filmi.
Özetle
filmde, bir müzayede salonuna sahip olan ve eski eserler konusunda uzman Virgil
Oldman adındaki yaşlı ve takıntılı bir adamın gizemli bir kadınla tanışması ve
ona aşık olması anlatılıyor. Şaşırtıcı sonu insanı sarsarken, bu sondan sonraki
asıl “son” içinize ince bir sızı yerleşmesine neden oluyor.
Öncelikle
aşktan ve aşkın hikmetlerinden dem vurulabilir bu filmle ilgili olarak. Daha
sonra görselliği ve müziğiyle de insanın içine işliyor. Sırf gelip geçen sanat
eserleri için bile oturup izlenebilir. Sonra birtakım muhteşem sözler var tabi…
“v: lambert, are you married?
l: yes, nearly thirty years.
v: what's it like living with a woman?
l: like taking part in an auction sale, you never know if yours would be the best offer.”
l: yes, nearly thirty years.
v: what's it like living with a woman?
l: like taking part in an auction sale, you never know if yours would be the best offer.”
“b: emotions are like work of art. they can
be forged they seem just like the original but they are forgery.
v: forgery.
b: everything can be fake virgil: joy, pain, hate, illness, recovery... even love.”
v: forgery.
b: everything can be fake virgil: joy, pain, hate, illness, recovery... even love.”
Filth
CD’ciyden isteyip bulduğum yegane film. Irvine Welsh
romanından uyarlanan Filth, uyuşturucu ve seks bağımlısı adı üstünde “pisliğin
teki” bir polis olan Bruce Robertson’ın adilikleri üzerine gerçekten harika bir
film olmuş. “Yaptım ama bir sor neden yaptım” finaliyle de sonlanıyor. Film
boyunca nefret edilen karakter, filmin sonunda hak verilen, acınası bir
kahramana dönüşüyor. Herkes doğarken iyi,
çocukluk travmaları ve hayatta karşılaşılan büyük yıkımlar insanları
bambaşka yerlere götürebiliyor, diyor.
Fimin başı epey eğlenceliyken ortalarından itibaren konu
ağırlaşmaya başlıyor, şaşırtma, düşündürme ve filmin başında karanlık kalan
bazı noktaların ya da film boyunca neden olduğu anlaşılmayan sanrıların tümü
açığa çıkıyor. Sonu ise “işte budur” nidası ile geliyor.
Bir filmin romandan uyarlanması zaten konunun hayli dikkat
çekici olduğunun işaretidir benim nazarımda. Romanının da katbekat fazlasıyla
bayılarak okunacağına eminim. İzleyin, izlettirin.
Bütün Çılgınlar Sever Beni
Biz
Ankara’da kuru kuruya yaşarız. İşten sıkılıp bunalıp hadi bu akşam şuraya
gidelim diye spontan bir plan yapamayız. Çünkü bu şehirde sosyal hayat oldukça
kısıtlıdır. Sokakların hareketi belli gün ve saatlerle sınırlıdır. Bir şeyler
yapabilmek için sıkı sıkıya takip edip günü saati çok önceden belli olan
aktivitelere İstanbul’da yaşayanların iki katı paralar vermemiz gerekir.
Bu
nedenle Biletix takiplerimi Mert Fırat hayranlığımla birleştirerek Ankara’ya
turneye gelen Bütün Çılgınlar Sever Beni oyununa bilet aldık. 65 dakika-1
perdelik, kadın-erkek ilişkileri ve dostluk üzerine güzel bir komedi oyunu.
Ağır aheste Pazar gününe yaraşır, yormayan, zorlamayan, eğlendiren bir oyun
olmuş. Mert Fırat’ın ve Volkan Yosunlu’nun performanslarına diyecek yok, Aslı
Tandoğan bu iki başarılı performans nedeniyle epey sönük kalmış oyunda ancak
onun da arp çalma konusunda oldukça başarılı olduğunu söyleyip hakkını yememiş
olayım.
Yazımın
başlığının da bu oyundan olduğunu belirtip huzurlarınızdan ayrılayım.
*Görseller çeşitli internet sitelerinden, kaynağına ulaşamadım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder