Rio de Janeiro yeryüzünün mucizelerini fark etmek için en doğru noktalardan biri. Bir sürü tepe, o tepelerden görünen muhteşem manzaralar, Atlantik Okyanusu'nun sunduğu nimetler, sıcak iklim, toprak kokusunun bağımlılık yaptığı orman...
Bu yazımda Rio de Janeiro şehrinin olmazsa olmazlarından bahsedeceğim.
Copacabana Plajı
Upuzun ve geniş bir plaj, dev dalgalı okyanus, sahilin hemen kenarında şehre özgü taşlarıyla devasa yürüyüş yolu... Rio de Janeiro'da en çok neden keyif aldın deseler, bu sahilde iptidai şartlarda oturup ev yapımı "caipirinha"mı yudumlarken sahildeki insan profilini izlemekten derim.
Burası dünyaca ünlü bir plaj. Ama öyle bizdeki adım atmaya para alınan "beach"ler gibi hiç değil, plajda sadece minik büfeler var. Yatırmak için birkaç kez düşme tehlikesi geçireceğiniz piknik sandalyesi ve şemsiye kiralayabiliyorsunuz. Ayrıca atıştırmalık bir şeyler, hindistancevizi suyu ya da bölgeye özgü kokteyller satılıyor.
Okyanusa girip kulaç atmak mümkün değil çünkü dalgalar kocaman ve ilerlemenize izin vermiyor. Denizde sadece sörf yapabilir ya da dalgalarla oynayabilirsiniz. Çoluk çocuk plaja eğlenmeye gelen de var, bizim gibi turist tayfası da, oranın yerel gençleri de! Riolular spor meraklısı tipler, o yüzden bizim gibi saatlerce oturmak yerine ya futbol ya voleybol oynuyorlar, sahil eğlenceleri bu.
Ve en çok eğlendiğim kısım ise bu: Burası her gün yüzbinlerce liranın döndüğü kocaman bir pazar! Seyyar satıcılar ellerinde mallarıyla dolaşıyor. Şişte karides, tropik meyveli kokteyller, tripod şeklinde selfie sopası, bikini, şapka, elbise, güneş gözlüğü satanı, mangalıyla gezip muz kızartanı... Bir şey ile ilgilendiğinizde hemen fiyat kuma yazılıyor, siz fiyatı beğenmezseniz silip kendi istediğiniz fiyatı yazıyorsunuz. Böylece İngilizce bilmeyen satıcılarla çatır çatır pazarlık yapabiliyorsunuz! Bu şehirde, Copacabana'ya gelip ilginç satıcıları, futbol oynayanları, dalgalarla oynayan çocukları izleyerek bile günler geçirebilirsiniz!
Corcovado-İsa Heykeli
Rio de Janeiro'nun simgesi, kendi dalında dünya harikalarından birisi olan kollarını Kudüs'e doğru açmış dev İsa Heykeli'ne gitmek için Copacabana'nın arka caddesinden otobüse binip daha sonra teleferikle Corcovado tepesine çıkıyoruz. Heykel çok heybetli, manzarası şahane! Turist kalabalığı ise korkunç, birkaç kare fotoğraf, bir kahve molası, biraz manzarayı seyir yeterli olacaktır. Fazla turistik olsa da görmeden dönmek olmazdı.
Sugar Loaf
Rio de Janiero'nun somun ekmeğe benzemesi nedeniyle Sugar Loaf adını verdikleri bu manzaralı tepesinde günbatımını izlemek son derece standart bir turist aktivitesi olsa da, olmazsa olmaz! Otobüsten sonra teleferikle bu ilginç tepeye ulaşıp günü batırana kadar orada vakit geçirebilir, isterseniz bir şeyler atıştırabilirsiniz.
Tijuica Yağmur Ormanı
Sömürgeden kurtulan Brezilya'nın en önemli gelir kaynaklarından biri kahve olunca şehirdeki birçok orman tahrip edilerek her yerde kahve yetiştirilmeye başlanmış ve 1920'li yıllarda şehirde büyük bir kuraklık ve susuzluk ortaya çıkmış, o zamanki yöneticilerin aldığı kararla Rio de Janeiro'da bir orman oluşturulmasına karar verilmiş. Tijuica 30 yıl gibi bir sürede şimdiki haline gelmiş ve insan yapımı olduğuna inanamayacağınız kadar büyük ve ekolojik çeşitliliği bir hayli fazla bir yağmur ormanı olmuş. Tijuica'ya yerel tur şirketleriyle yarım günlük bir jungle gezisi yapabilirsiniz. Üstü açık kamyonetlerle gidilen bir turist aktivitesi olarak gezide biraz zorlu orman yürüyüşü filan umsam da pek öyle maceralı bir yolculuk sayılmaz ama aldığımız ağaç ve toprak kokuları şehrin ortasında Amazon'u hissetirdi.
Alışveriş ve Pazarlar
Doğal taşların, parmak arası terliğin, incik boncuk, bijuterinin ve kahvenin diyarındasınız! Alacaklarınız belli. Bunları alacağınız en güzel yerlerse sokaklardaki seyyar tezgahlar, her akşam Copacabana caddesinin ortasına kurulan pazarlar ve en azından harika kareler yakalamak için pazar günü Ipanema'da kurulan pazar. Bir şeyler almak isterseniz Copacabana'daki tezgahlarda fiyatlar daha uygun.
Veee Spor
Bütün şehir durmadan spor yapıyor! Uyku tutmayıp camdan baktığımda sabahın 4'ünde sahilde koşan insanlar görüyorum. Küçücük balkonda iş öncesi spinning yapanlar, sahilde yayılmak yerine futbol, voleybol oynayanlar, gece maçı yapan kız futbol takımları, öğlen 40 derece sıcakta koşanlar, güneşin altında egzersiz yapanlar... Bu da bir kültür. Şehri boydan boya dolaşan enfes bisiklet yolları, koşu yolları ve otobüs istasyonu gibi crossfit istasyonları kurulmuş. Burada en tembel insan bile mutlaka spor yapar. Ben ki spor delisiyim, hiç spor yapmıyormuşum gibi hissettim. Bunun en son noktası da Blue Lagoon'da öğlen sıcağının altında spinning ve karın dersi yapanları görmem oldu! Bizde niye yok diye kıskandım, takdir ettim, gaza geldim!
Rio de Janeiro'nun simgesi, kendi dalında dünya harikalarından birisi olan kollarını Kudüs'e doğru açmış dev İsa Heykeli'ne gitmek için Copacabana'nın arka caddesinden otobüse binip daha sonra teleferikle Corcovado tepesine çıkıyoruz. Heykel çok heybetli, manzarası şahane! Turist kalabalığı ise korkunç, birkaç kare fotoğraf, bir kahve molası, biraz manzarayı seyir yeterli olacaktır. Fazla turistik olsa da görmeden dönmek olmazdı.
Sugar Loaf
Rio de Janiero'nun somun ekmeğe benzemesi nedeniyle Sugar Loaf adını verdikleri bu manzaralı tepesinde günbatımını izlemek son derece standart bir turist aktivitesi olsa da, olmazsa olmaz! Otobüsten sonra teleferikle bu ilginç tepeye ulaşıp günü batırana kadar orada vakit geçirebilir, isterseniz bir şeyler atıştırabilirsiniz.
Tijuica Yağmur Ormanı
Sömürgeden kurtulan Brezilya'nın en önemli gelir kaynaklarından biri kahve olunca şehirdeki birçok orman tahrip edilerek her yerde kahve yetiştirilmeye başlanmış ve 1920'li yıllarda şehirde büyük bir kuraklık ve susuzluk ortaya çıkmış, o zamanki yöneticilerin aldığı kararla Rio de Janeiro'da bir orman oluşturulmasına karar verilmiş. Tijuica 30 yıl gibi bir sürede şimdiki haline gelmiş ve insan yapımı olduğuna inanamayacağınız kadar büyük ve ekolojik çeşitliliği bir hayli fazla bir yağmur ormanı olmuş. Tijuica'ya yerel tur şirketleriyle yarım günlük bir jungle gezisi yapabilirsiniz. Üstü açık kamyonetlerle gidilen bir turist aktivitesi olarak gezide biraz zorlu orman yürüyüşü filan umsam da pek öyle maceralı bir yolculuk sayılmaz ama aldığımız ağaç ve toprak kokuları şehrin ortasında Amazon'u hissetirdi.
Alışveriş ve Pazarlar
Doğal taşların, parmak arası terliğin, incik boncuk, bijuterinin ve kahvenin diyarındasınız! Alacaklarınız belli. Bunları alacağınız en güzel yerlerse sokaklardaki seyyar tezgahlar, her akşam Copacabana caddesinin ortasına kurulan pazarlar ve en azından harika kareler yakalamak için pazar günü Ipanema'da kurulan pazar. Bir şeyler almak isterseniz Copacabana'daki tezgahlarda fiyatlar daha uygun.
Veee Spor
Bütün şehir durmadan spor yapıyor! Uyku tutmayıp camdan baktığımda sabahın 4'ünde sahilde koşan insanlar görüyorum. Küçücük balkonda iş öncesi spinning yapanlar, sahilde yayılmak yerine futbol, voleybol oynayanlar, gece maçı yapan kız futbol takımları, öğlen 40 derece sıcakta koşanlar, güneşin altında egzersiz yapanlar... Bu da bir kültür. Şehri boydan boya dolaşan enfes bisiklet yolları, koşu yolları ve otobüs istasyonu gibi crossfit istasyonları kurulmuş. Burada en tembel insan bile mutlaka spor yapar. Ben ki spor delisiyim, hiç spor yapmıyormuşum gibi hissettim. Bunun en son noktası da Blue Lagoon'da öğlen sıcağının altında spinning ve karın dersi yapanları görmem oldu! Bizde niye yok diye kıskandım, takdir ettim, gaza geldim!